Son zamanda yaşadıklarım bir kez daha gösterdi ki bir çok şeyi olduğu gibi nefes almasını da bilmiyoruz.
Vücudumuzda bulunan organik besinlerin çeşitli yollar ile parçalanarak, vücudun ATP olarak da bilinen Adenozin Trifosfat Enerjisi üretmesi olayına solunum deniyor.
Kısacası; Solunum, kan hücrelerimize oksijen ve besin taşımanın tek yolu...
Solunumun ilk adımını ise nefes alarak atıyoruz...
Anlayacağınız, her şeyin başı nefes...
"Ben, nefes almasını biliyorum" diyorsanız, yazının devamını okumadan önce kendinizi bir kontrol edin.
Nefesinizi nerenizden alıyorsunuz?
Dakikada kaç kez nefes alıp, veriyorsunuz?
Belki şaşıracaksınız ama nefes, burundan alınıp, burundan verilir.
Burun, sadece koku almaya yarayan bir organ değildir.
Burun, solunan havayı ısıtır, nemlendirir ve mikron seviyesindeki tozlar ile yabancı maddeleri filtreleyerek, her zaman akciğerlerimize sabit kalitede bir hava sunar.
Ağızda bu tür sistemler olmadığı için alınan hava sabir kaliteden uzaktır. Ağız yoluyla, kalitesi düşük hatta kötü hava akciğerlere dolar ve bu da birçok solunum yolları hastalığına davetiye çıkarır.
Bir diğer önemli husus ise bir dakika içinde alınan nefes sayısıdır...
Bir dakika içerisinde ne kadar az nefes alıp, verirsek o kadar uzun yaşarız.
Bu işi çözmek için birçok insan, Nefes Koçları'na para ödeyip, Doğru Nefes Teknikleri'ni öğrenmeye çalışıyor.
Bende bedava...
Yeter ki uygulayın ve alışkanlık haline getirin. Hiçbir şey yapamazsanız, gün içerisinde boş kaldığınız da denemeye çalışın.
Yapacağımız iş çok basit...
Dört saniye kadar sürecek, çiçek koklar edasıyla uzun bir nefes alıyoruz...
Aldığımız nefesi dört saniye kadar tutuyoruz. Bu arada diyaframımızın şiştiğini hissediyoruz...
Yine dört saniyede nefesimizi veriyoruz...
Dört saniye sonra yeni bir nefes alıyoruz...
Bu da demektir ki dakikada ortalama dört nefes alıp vereceğiz.
Fazlası zarar...
En önemlisi de nefes alıp, vermek için burnumuzu kullanacağımızı unutmayacağız.
