
Küçük boylardaki güreşler devam ederken herkes Başpehlivanlardan kimlerin geldiğini merak ediyor ve kendi aralarında konuşuyorlardı.
- Başa kimler gelmiş? Bilen var mı?
- Kara Ahmet burada diyorlar,
- Koca Yusuf da buradaymış, başka gelen var mı acaba?
- Var elbet, ben Katrancı’yı da gördüm. Yusuf’la beraber çadırda oturuyordu.
- O da büyük pehlivan!
- Tabi ya, ne sandın? Dört köşe adam! İnsan nereden tutacağını bilemez!
Baş güreşleri başlamadan önce Katrancı ve Koca Yusuf birlikte bir çadırın gölgesinde oturup sohbet ediyordu. Onları gören seyirciler de bu durumdan oldukça memnun idiler ve:
- İşte pehlivan böyle olmalıdır;
- Meydanda yaman boğuşuyorlar ama dostlukları da tamdır, diyorlardı.
Derken baş güreşlerinin vakti gelmişti. O günkü güreşlere Koca Yusuf ve Katrancı’dan başka Kara Ahmet ve Hancaoğlu da katılmışlardı. Hakem heyetinde ise herkesin çok iyi tanıdığı Tamburacı Osman pehlivan bulunuyordu.
Gerçekten coşkulu güreşler oluyordu. Katrancı ve Yusuf, kazanın başına gelip güzelce yağlandılar. Başhakem olan Tamburacı, ilk güreşte Kara Ahmet’i Hancaoğlu ile Katrancı’yı da Koca Yusuf’la eşleştirdi. Böylece pehlivanlar cazgırın yanına doğru geldiler.
Cazgır:
Pehlivan, pehlivan!
İşte meydan! İşte pehlivan! Güreş yapanlara yardım eder. Hazreti Yaradan…..
Diyerek, pehlivanları meydana salmıştı. İstanbullu güreş severler Yusuf ve Katrancı’yı iyi tanıyor ve çok seviyorlardı. Herkes onların güreşini merakla bekliyordu. Az önce muhabbet eden bu iki pehlivan, şimdi kıyasıya bir güreşe tutuşmuşlardı. Fakat bu seferki güreşleri diğer güreşlerinden biraz farklı olmuştu. Güreş bazen el ense ve tırpanlarla sertleşiyor bazen de iki güreşçinin ağırdan alması ile sıkıcı bir hale dönüşüyordu. Seyirciler de bu durumdan pekte hoşnut değildi.
- Bu nasıl güreştir pehlivanlar?
- Böyle güreşmek size yakışmıyor.
- Adam gibi tutunda güreş seyredelim!
Fakat hem Katrancı hem de Koca Yusuf, bu sözlerden pek etkilenmişe benzemiyordu. İkisi de yenilmemek için oyuna girmiyor, böylece güreş uzayıp gidiyordu. Denk pehlivanların güreşlerinde bu durum sıkça görülürdü. Birbirini iyi tanıyan pehlivanlar kolay kolay rakiplerini açık düşürmeyi başaramazlardı.
Bir ara Koca Yusuf tek dalıp Katrancı’yı bastırsa da, Katrancı kısa sürede kurtulup ayağa kalkmayı başarmıştı. El enseler gırla gidiyordu. Tamburacı sık sık iki güreşçiyi ikaz ediyor ve düzgün güreşmeye davet ediyordu. Hem Katrancı hem de Yusuf iyice yorulmuştu. Yusuf’un yorulduğunu gören Katrancı, kıvrak bir hamle ile Yusuf’u altına almayı başarmıştı. Onu iyice yorduktan sonra ‘sarma’ ile çevirmek istedi fakat muvaffak olamadı. Artık herkes bu güreşten bir üstünlük çıkmayacağını düşünmeye başlamıştı.
- Tamburacı iki pehlivanı da iyi tanıdığı için bu güreşi daha fazla uzatmanın doğru olmayacağına inanıyordu. Ne Yusuf’un ne de Katrancı’nın birbirine üstünlük sağlaması mümkün değildi. Tamburacı usta bir pehlivan ve hakem olarak iki pehlivana daha fazla eziyet etmek Bu yüzden iki pehlivanı yanına çağırarak onlarla konuştu ve seyircilere dönerek güreşin berabere bittiğini ilan etmiş oldu.