
Değerli okurlarımız…
Bu yeni köşemizde kültürümüzde önemli bir yere sahip olan, geleneksel spor dalları içerisinde sevilip, ilgiyle takip edilen ve bu yönü ile ülkemizde Futboldan sonra en çok seyirciye sahip spor dalı olma özelliğiyle öne çıkan, ata sporumuz yağlı güreş’e değer katmış isimlerin unutulmaz hikâyeleri ile sizleri buluşturma fırsatı buluyoruz.
Aslında bizim “Pehlivan hikâyeleri” ismini verdiğimiz bu köşe, basın hayatımızın 60’lı ve 70’li yıllarına adeta damgasını vurmuş olan “Pehlivan tefrikaları” geleneğinin bir devamı niteliği taşıyor. Şimdilerde orta yaş ve üzeri okurlarımızın çok iyi bildiği bu gelenek, özellikle Balıkesir gibi yağlı güreşe büyük ilgi duyan şehirlerimizin sakinleri tarafından kolayca hatırlanacaktır. Hemen birçoğumuz büyüklerimizden, keyifle takip edilen ve bazen bir kahve sohbetinde, bazen de bir esnaf dükkânında heyecanla okunup bir sonraki bölümü beklenmeye başlanan bu tefrikaları duymuşuzdur.
En son Tercüman gazetesindeki köşesinde, yıllarca unutulmaz yazıları ile bu geleneği yaşatan Murat Sertoğlu üstadımız ile hatırladığımız bu gelenek, bizim köşemiz ile tekrar hayat bulmuş olacak diye düşünüyoruz. Ve yazılarımızda yer alan kahramanlarımızın ve onların unutulmaz hatıralarının, bizi biz yapan değerlerin yeni kuşaklara ulaşmasına, bu sayede bilinip sevilmesine hizmet edeceği kanaatindeyiz. Sertoğlu hocamızı anmışken şu hatırayı zikretmeden geçmek istemiyorum. Murat Sertoğlu’nun Terüman gazetesinde yayımlanan tefrikaları, halk tarafından o kadar ilgi ile takip ediliyordu ki kasabasından şehrine kadar her yerde gazete meraklısı birçok okur, gazetesini okumaya bu heyecan dolu hikâyeler ile başlıyordu. Bir defasında Murat Sertoğlu üstadımız, Koca Yusuf’un atacağı bir kündeyi üç hafta boyunca öyle bir heyecanla uzatmıştı ki, sonunda okurlar gazeteyi arayıp, “ne olur! Murat hoca ile konuşsanız da, şu kündeyi attırsa, yoksa biz kahvede heyecandan perişan olduk” diyorlardı.
Velhasıl Anadolu’nun her köşesinde Türk’ün iman ve cesaretini cihana gösteren ve “Türk gibi güçlü” sözünü Avrupa da adeta bir deyim haline getiren bu yiğitlerin hikâyeleri, sevilerek takip ediliyordu. Şimdi bizler de köşemizde bu mirası bir kez daha canlandırıp, hem Balıkesir hem de tüm dünyadaki okurlarımıza ulaştırmış olacağız. Öncelikle bizlere bu imkânı lütfeden Rabbimize hamdediyor, sonrasında bize bu köşede yazma fırsatı veren Haberci gazetesinin değerli yönetici ve çalışanlarına teşekkür ediyoruz.
Pehlivan hikâyeleri köşemizin ilk aylarında, Cumhuriyet öncesi Türk yağlı güreşi’nin “ Demir Kuşaklılar” adıyla bilinen Koca Yusuf, Katrancı Mehmet, Kurtdereli Mehmet ve Adalı Halil gibi cihana adını duyurmuş olan pehlivanlarının unutulmaz hikâyeleri ile başlayıp, zaman içerisinde Cumhuriyet tarihinin pehlivanlarını da hikâye ederek devam etmek istiyoruz. Bu köşede yer alacak olan hikâyeler kişiler ve olayların gerçekliği değiştirilmeden hikâye edilerek kaleme alınmıştır. Kahramanlarımızın yaşamları, başarı ve başarısızlıkları olduğu gibi yansıtılmaya çalışılmıştır.
Köşemize başlarken, Güreş cazgırlarımızın meşhur manilerinde yer alan;
Pehlivan,pehlivan!
İşte meydan, işte pehlivan.
Güreş yapanlara yardım eder.
Hazreti Yaradan(c.c).
İfadelerinde olduğu gibi doğruluğun, mertliğin ve karakterli yaşamanın bir ifadesi olan güreşi yapanlara yardım eden Rabbimizin, güreşi yazan bizlere de yardımcı olmasını niyaz ederiz. Çocuklarını sağlam karakterli olsun diye “Pehlivan oğlum” diyerek büyüten, ciltleri güzel olsun diye zeytinyağı ile yıkayan Balıkesirli hemşerilerimizin; köşemizi keyifle takip edeceklerini, beğendikleri yönleri dostları ile daha güzel olması gereken yerleri ise bizimle paylaşacaklarını biliyoruz. İnşaallah her Perşembe günü “Pehlivan Hikâyeleri” ile buluşmak dileğiyle…