Türkiye, 2010 yılında Suriye sınırındaki mayınları temizleme kararı aldı. 900 kilometre uzunluğundaki sınır durup dururken neden mayınlardan temizlendi. O zaman gazetelere yansıyan haberlere göre mayınları bir İsrail firması temizleyecek, burada 44 yıl süresince organik tarım yapacaktı. Az kalsın ihale veriliyordu. Bu arada ülkede kıyamet koptu. Anayasa Mahkemesi ihaleyi iptal etti ve mayın temizleme işi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kaldı. Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlarını temizledi, 900 kilometre sınırda giriş çıkış sorunu kalmadı.
SONRA NE OLDU?
Aradan çok geçmedi, yaklaşık bir yıl sonra 2011 yılında Suriye karıştı veya karıştırıldı, 5-6 milyon Suriyeli mayından temizlenmiş sınırlarımızdan geçerek Türkiye’ye sığındı. O gün bu gün Suriyelilerle birlikte yaşıyoruz. Mayınların temizlenmesinden sonra bir şey daha yaşandı. Mayınların temizlenmesinden sonra teröristlerin Türkiye’ye giriş çıkışlarında sorun kalmadı. Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesinden sonra, sıra Doğu Anadolu’daki sınırlardaki mayınların temizlenmesine geldi. O dönem AB’ye gireceğiz söylemleri tavan yapmıştı. Bu arada Avrupa Birliği, sınırlarınızdaki mayınları temizleyin, ben öderim dedi. Halbuki biz dağlara, taşlara “Hudut namustur” diye yazmıştık. Mayınları temizleyince namus elden gitmedi mi?
YETMEDİ
Suriye ve Irak sınırlarını mayınları temizledik. Şimdi şunu soralım: İran sınırındaki mayınlar neden temizlendi? Temizlendi, yüzbinlerce Afgan elini kolunu sallayarak ülkemize geldi. Tüm bunlar yaşanırken, siyasi iktidar, muhalefet ne yaptı? Neyi sorguladı. O dönem emperyalistler dayattı. Sınırlar açıldı. Mayınlardan temizlenen arazide organik tarım yapılmadı. Mayınlar temizlendikten sonra sınır güvenliği kalmadı. Şimdi elini kolunu sallayan mülteci ülkeye geliyor, sonra tekrar gönül rahatlığı içinde ülkesine dönebiliyor. Bugün Güneydoğu ve Doğu Anadolu sınırlarımızda mayın yok. Mayınlar temizlenince, bu bölgede sınır güvenliği de kalmadı. Güneydoğu ve Doğu sınırından yaklaşık 8 milyon mülteci ülkemize geldi. Sınır şehirleri başta olmak üzere hemen hemen bütün kentlerin demokrafik yapısı değişti, değişmeye de devam ediyor. Mülteciler, Türk insanının işine ve aşına ortak oldu. Ucuz iş gücü olarak piyasaya girdiler. Türk vatandaşların işini elinden aldılar. İşsizlik ve sefalet arttı. Kendi insanımız yardım beklerken, biz şu an yaklaşık 8 milyon mülteciyi besliyoruz. Artık gözümüzü açmamız, doğru muhasebe yapmamız gerekiyor.
Son Söz: Türkiye, Türklerin elinden gidiyor.