DOLAR28,9208% 0.08
EURO31,4850% -0.1
STERLIN36,7790% 0.63
FRANG33,2729% 0.81
ALTIN1.924,11% 1,83
BITCOIN1.120.6421.189

BALONA HAPSOLMAYIN

Yayınlanma Tarihi :
BALONA HAPSOLMAYIN

Shakespeare; 21. yy’da yaşasaydı, meşhur sözü “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” yerine, sosyal medyanın gücü karşısında “Ne onunla ne onsuz, işte bütün mesele bu!” mu derdi sizce?

Sosyal ağlar, kullanıcıyı uygulamalara daha bağımlı hale getirmek için tasarlanmış algoritmalara sahiptir. Bu bağımlılığı sağlamak için de, sosyal medya kullanıcılarının hangi içerik ile daha fazla zaman geçirmesi sağlanacak, bu anlaşılmaya çalışırlar. Algoritma yapıcılarının muhtemelen aradığı cevap ise, insan doğasının bir ürünü olan doğrulama yanlılığı (confirmation bias). Kişinin, kendi görüşlerini destekleyen nitelikteki fikirleri dikkate alması, bu yüzden de onunla aynı fikirleri paylaşanları daha çok takip edecek olmasıdır. UCLA’da bir nörobilimci olan Don Vaughn şunları söylüyor: “Olumsuz deneyimlerden kaçınmayı tercih ettiğimiz düşünüldüğünde, insanların, basitçe farklı fikirleri okumayarak veya dinlemeyerek bilişsel uyumsuzluktan kaynaklanan anlık psikolojik rahatsızlıktan kaçınmaları şaşırtıcı değil.”

Teknoloji, artık her yerde. Birbiriyle benzer düşünen insanları bulmak geçmişe kıyasla daha da kolay. Örneğin, bu sıralar, gençler arasında en popüler uygulama TikTok. TikTok uygulaması, algoritmasını çevrim içindeki davranışlarımıza dayandırır. TikTok, davranışlarımız aracılığıyla aldığı bilgilerle insanları etiketler ve “kümeler” olarak sınıflandırır ve onları bu “kümelerde” tutar. “Echo Chamber” diğer bir deyişle “Yankı odası” denen, insanların kendileriyle aynı fikirlere maruz kaldıkları bir durum yaratır. Ancak bu durum, sosyal ağların sınırlı ve taraflı içeriğe sahip olduğu anlamına gelmez.

Sosyal medya, kendi içinde birçok çeşitli içerik barındırıyor ancak içinde bulunduğumuz “filtre balonu” farklı bakış açılarına ulaşmamızı engelliyor.

Peki filtre balonu tam olarak ne?

Dijital medyada, kullanıcıların oluşturduğu bakış açılarına büyük derecede etkisi olan sosyal medya platformlarındaki tavsiye motorlarının amacı, biz kullanıcıların ilgi duyduğu ve beğendiği şeylere benzer içerikleri, bizlere sunmaktır. Çünkü algoritmalar bize, muhtemelen beğeneceğimiz tarz içerikler sunarlarsa, daha fazla tıklayacağımızı, daha uzun süre izleyeceğimizi, daha çok yorum yapacağımızı ve en önemlisi daha fazla paylaşacağımızı öngörürler. Sonuç olarak da sosyal medya kullanıcılarının platformdaki etkileşimini olabildiğince maksimize edilmesi hedeflenir.

Eğer kullanıcılar, farklı içerikler için arama yapmazlarsa farklı içeriğe ulaşamazlar. Yazar ve girişimci olan Eli Pariser’in dediği gibi, “Büyük resmin hangi parçasını gözden kaçırdığımızı bilmiyoruz çünkü tanım gereği görüş dışında kalıyor.” Bu argümandan ise bir karşı argüman ortaya çıkarıyor: Sosyal medya insanları daha meraklı kılar.

Mevcut bakış açımızın pekiştirilmesi sadece uygulamalarda geçirdiğimiz zamanı etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda sosyal medya toplum üzerindeki etkisi nedeniyle politikada çok önemli bir faktör haline geldi. ABD’deki Capitol (Büyük Kongre Binası)’na yapılan işgal hareketi bile Donald Trump’ın tweet’lerinden doğrudan etki ile ortaya çıktı. Hatta Trump’ın sosyal medyadan kısıtlanmasına yol açtı. Aynı fikirde fanatik insanlar, kullanıcılara sunulmadığı için diğer bakış açılarını gözlemlemeden ve içeriğin mantıksallığı dikkate almadan sadece belli görüşün içeriğini görüyor ve bu ise durumu tehlikeli kılıyor.

Biz, ne kadar bir görüşün fanatiği, aşırı savunucusu olursak, diğer görüşlerle ilişiğimiz de o denli kısıtlanır ve bir nevi kendimizi gittikçe daralan bir balona sıkıştırmış oluruz. Bu paradoks içinde, balonumuz daraldıkça, daha da fanatikleşiriz. İnsanlar, algoritmalar yüzünden sadece kendi görüşleri çerçevesinde yönlendirildiği için farklı görüşler arasında kutuplaşmaya neden olur.

YORUM YAP