DOLAR28,9363% 0.04
EURO31,2265% 0.23
STERLIN36,3615% 0.06
FRANG33,0763% 0.1
ALTIN1.886,74% 0,15
BITCOIN1.279.8710.964

İNSAN ÖZÜ İTİBARİYLE KÖTÜ MÜ?

Yayınlanma Tarihi :
İNSAN ÖZÜ İTİBARİYLE KÖTÜ MÜ?

İnsan doğası tartışmalı bir konudur. Bazıları bizim kötü ya da iyi doğduğumuza inanırken, bazıları kişiliğimizi çevreden etkilenerek geliştirdiğimize inanır.

Ben ise her iyinin içinde kötülük ve her kötülüğün içinde iyilik olduğuna inanıyorum. Hepimizin ismini çokça duyduğumuz, 1954 tarihinde Golding tarafından yazılan Sineklerin Tanrısı, iyi ve kötünün etik ikilemini kapsar. Golding, ikilemi ilginç bir şekilde değerlendiriyor ve fırsat ortaya çıktığında insanların kötüyü seçtiğini öne sürüyor.

Tartışılacak üç ana konu, çevrenin iyiye veya kötüye etkisi, tamamen iyi veya kötü olma ve son olarak insanların neden iyilik yerine kötülüğü seçmeleridir.

Birincisi, insanlar tamamen iyi veya kötü olarak doğmazlar ama ne yazık ki, özellikleri etkileyen tek faktör çevre değildir. Sineklerin Tanrısı’nda her karakterin fiziksel ve mental açıdan değişimini gözlemliyoruz.

Örneğin romanın başında vahşetin temsilcisi olan Jack, merhamet yüzünden domuzu öldürememiştir. Ancak sonraki bölümlerde ise hiç düşünmeden bir domuzu öldürebilir ve sonrasında pişmanlık duymaz. Bununla birlikte, eğer çevre kişilik özelliklerini etkileyen tek faktör olsaydı, o zaman Ralph, Simon ve Piggy de değişmez miydi?

İpleri hala medeniyete bağlı olduğu için kötü insanlara dönüşmezler. Durum ayrıca Golding’in kötülüğü vahşilikle ve iyiyi medeniyetle ilişkilendirdiğini açıklığa kavuşturuyor.

Genel olarak, insanların doğuştan gelen belirli karakter özelliklerine sahip oldukları ancak aynı zamanda bu özelliklerin çevreden farklı şekilde etkilendiği belirtilebilir.

İkinci sorun, tamamen kötü mü yoksa iyi mi olduğumuzdur. Romanda Jack ve Simon olmak üzere iki kutup vardır. Jack tamamen şeytani bir karakterdir, hatta fiziksel görünüşü bile -kızgın, kızgın, buruşuk bir yüze sahip olduğunu gösterir-. Daha barbarlaşır ve eski medeni hayatıyla bağını kaybeder. Aksine, Simon saf iyidir. Sözleriyle ve davranışlarıyla asla kimseyi incitmedi. Ayrıca yazarın Simon’ı tarif ederken kullandığı “İlham ona geldi” gibi ifadeler, Simon’un melek karakter olduğunu gösterir. Simon, erkekler arasında en akıllıca fikirlere sahip.

Örneğin Simon, “Belki de canavar sadece bizizdir …” diyor. Ama diğerleri sözlerinin ardındaki mecazi anlamı anlamıyor. Simon ruhi açıdan iyi bir karakter olmasına rağmen, şeytan hala kafasını karıştırıyor. Kötülük, Simon’a Sineklerin Tanrısı olarak göründü. İyi olarak bilinen insanların bile, insanlar doğaları gereği kötü oldukları için kötülükten etkilenebileceğini gösterir. Hikaye için önemli olan üçüncü konu, insanların neden iyiye göre kötüyü seçmeleridir.

Demokrasi ve diktatörlük arasındaki ilişki, iyiye ve kötüye yönelik bir alegoriydi. Romanın başında, hâlâ medeniyete bağlı boğazları olan çocuklar, demokratik olduğu için Ralph’ı lider olarak seçtiler. Ancak, çocuklar vahşete dönüştükçe Jack’i takip etme eğilimindeydiler. Jack güçlü ve korkutucu olduğu için. Ralph ile birlikte kalanların Jack’ten korunmak için ortak nedenleri vardı. Daha önce de belirtildiği gibi, Simon en akıllı fikirlere sahip ama çocukları dinlemeye zorlamadığı için dinlenmiyorlar. Böylece, güç ve otoritenin herkes tarafından arzulandığı, iyiliğin zayıflıkla ilişkilendirildiği sonucuna varabiliriz.

Sonuç olarak Golding, kitabın 2.Dünya Savaşı döneminde yazıldığı için kötümser bir görüşe sahip. Golding, herkesin tamamen kötü olmadığına inanıyor, ancak çevre onlara izin verirse, doğaları gereği kötü oldukları için kötülük göstereceklerine inanıyor.

YORUM YAP