İnsan olmanın gereğidir hata ve kusur. Her insanın irili ufaklı kusur ve hataları vardır ve olacaktır. Zira biz, insanı konuşuyoruz. Konumun başında ifade edeyim ki insanı helak eden kusurları, günahları değil. İnsanı helak eden işlemiş olduğu günahlarındaki ısrarıdır. Günahları ve kusurları itiraf edici olamayışıdır. Nitekim hemen hepimizin çok sıklıkla duyduğu bir hadis-i şerif, buna dikkatimizi çekmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Hepiniz hata edersiniz, hata edenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.” Buyurmuşlardır.
“Cihanda bî kusur insan bulunmaz,
Velâkin her kusur teftiş olunmaz.” diyen şair, ne de güzel ifade etmiş değil mi?
İnsan, bir melek değil, beşerdir. Fıtratında hata işlemek var. Kusur ve hatadan uzak olma hali meleklere mahsus bir durumdur. Büyüklerimiz buyururlar: “beşerdir şaşar” diye. Evet, şaşmak, yanılmak, hata, günah bize mahsustur.
Ancak ifade edeyim ki kusurların en büyüğü, insanın kendisini kusursuz olduğunu görmesi, hatasız olduğunu iddia etmesidir. Kendi kusurlarını göremeyen kişi;
“Görmüyor kendisinin pür hezeyan kellesini
Görüyor başkasının zerre kadar zellesini.”
Şairin ifadesi ile başkalarının ayıp ve kusurları ile meşgul olur hale geliyor. Onlardan fırsat bulup da kendine bakamaz oluyor.
İnsan, böyle bir varlık. İlahi imtihan unutulunca kendi kusurunu görmez hale geliyor. Kendinde var olan büyükleri göremeyen göz, başkalarının küçücük kusurlarını görür oluyor. Tabiinin büyük âlim ve zahitlerinden Hasan El-Basri hazretleri: “Kardeşinin gözündeki çöpü görüyorsun da kendi gözündeki merteği unutuyorsun.” diyerek insanın bu kötü huyuna dikkatleri çekmiştir.
Erdemli olmak, başkalarını bırakıp kendimize dönmektir. Kendi kusurlarımızla meşgul olmaktır. Zaten Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de öyle buyurmuyorlar mı? “Kendi kusurları, başkalarının kusurlarını araştırmaktan kendisini alıkoyan kimseye ne mutlu.” Erdemli, kişilik sahibi Mü’mine düşen görev, başkalarının kusurlarını araştırmak değil, kendi kusurlarını görmektir.
Ahlakî faziletlerden bir de toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için işlenen ayıpları örtmektir. Yüce Dinimiz İslam’ın övdüğü, Müslümanlarda bulunmasını istediği faziletlerden birisi de başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek ve gizlemektir. Buna karşılık; bir Müslümanı küçük düşürmek, şahsiyetini lekelemek ve onu rezil etmek için ayıplarını araştırmak ve başkalarına anlatıp açıklamak ise büyük bir ahlaksızlık olduğu gibi ayni zamanda büyük günahlardandır. Bu durum, Dinimiz tarafından yasaklanmıştır.
Hücurat suresi 12. ayet-i kerimede :“Müslümanların ayıplarını (ve gizli şeylerini) araştırmayın…” Buyrulurken Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de: “ Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın” Buyurmaktadır.
Yine Efendimiz (s.a.v.), başka bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmaktadır:
“Her kim bir müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. ”
Nur suresi 19. ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
Süyutî’nin, Camiu’l-Ehadis’inde yer alan bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mü’minler birbirleriyle karşılaştıklarında, birbirini yıkayan iki el gibidirler.”
Yüce Rabbimiz; Mü’minlerin, birbirlerini yıkayan iki el gibi olmalarını arzu etmektedir. Birbirini yıkayan iki elden maksat, birbirinin maddî-manevî noksanlarını gidermek, sevinç veya hüznünü paylaşmak, kusurlarını affetmek, derdine ortak olmak, birbirine öğütte bulunmak ve kardeşini kendinden daha iyi ve daha temiz bir insan olarak görmektir. Mü’min kişiye yakışan da budur işte.
Konumu Hz Mevlana’ nın şu güzel sözleriyle bitiriyorum:
Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmekte gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,
Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol.
Selam ve dualarla…