DOLAR27,3861% 0.25
EURO29,0664% -0.07
STERLIN33,4657% 0.04
FRANG29,9498% 0.01
ALTIN1.627,65% -0,90
BITCOIN752.6130.956

Gazoz ve Çekirdek-Beşinci Bölüm

Yayınlanma Tarihi :
Gazoz ve Çekirdek-Beşinci Bölüm

Ceyda teyze ve Halamdan kurtulup arabamın olduğu yere kadar geldik. İnanılmaz bir gece ve inanılmaz bir sabahtan sonra artık gerçek anlamda dinlenme şansımız olacaktı. Berna arabanın yan koltuğunda başını arkaya yaslamış bir şekilde bekliyordu. Arabayı çalıştırdım teyzesinin evini hatırlıyordum ama hala orada oturup oturmadığını bilmiyordum.

“Teyzen hala aynı yerde mi oturuyor?” diye sordum.

Kendini ve yüzünü bana doğru çevirdi. Ela gözlerinden ışık saçıyordu.

“Evet, ama hemen eve gitmeyelim zaten baya uyumuşuz.”

“Olur, nereye gidelim,” dedim.

O kadar güzel sormuştu ki nasıl hayır diyeyim sevgili okurlar böyle bir güzellik size sorsa sizde hayır diyemezsiniz.

“Hava çok güzel şöyle açık hava bir yere gidelim, bende gelmiyorum uzun süredir ama bulalım bir yer işte hem yemek yiyelim,” dedi.

Arabayı açık bir yer olabileceğini düşündüğüm Bahçelievler tarafına doğru sürdüm. Yol boyunca sürekli sağı solu gözlem altında tuttuk. Açıkçası Balıkesir’de gidilecek pek bir yer bulamadık. En sonunda şehrin çıkışına doğru içinde bahçe kelimesi geçen bir kafeye gittik. Bu kafe bizim lise yıllarında çarşıda gittiğimiz kafenin buradaki şubesiymiş. Bizi karşılayan çalışana sorduğumda hala çarşıda şubelerinin olduğunu ama eski yerinde olmadığını söyledi. Gayet güzel bir bahçesi vardı. Yemeklerimizi ve içeceklerimizi söyleyip beklemeye başladık.  Berna ile karşı karşıya oturmuş birbirimizi izliyorduk. Hayır, yani ne olurdu üstümüzü başımızı değiştirip bir duş alıp öyle gelseydik. Fakat o ne derse o olacak ne yapalım 17 senede değişen hiçbir şey yok…

Yemeklerimiz geldikten sonra hiç beklemeden yemeye başladık. O kadar içten o kadar samimi yemek yiyordu ki, onu izlerken iştahım açılıyordu. Karşımda hiç büyümemiş ve muhtemelen de hiç büyümeyecek bir çocuk vardı. Olsun benim de çok büyüdüğüm söylenemez zaten…

Yemek yeme güzelliğimiz bittikten sonra ardımıza yaslanıp bir ritüelimizi gerçekleştirip sağlığımıza zararlı sigaralarımızı yaktık. Kafe bize çay da ikram etti. Ben İzmir’de yaşarken de yemek yediğim yerler çay ikram ederdi ama İstanbul’da buna hiç denk gelmedim. Balıkesir’de de bunun olduğunu biliyorum ve bu güzel bir davranış.

“Hani sen beni tanımadın ya ilk görüşte,” dedi ve hınzır bir gülümseme belirdi suratında.

“Eee,” dedim ve kendi isteğimle oltaya düştüm.

“Oynasam mı diye düşündüm, ne yapacak bana asılacak mı?”

Yanağındaki o küçücük gamze ortaya çıktı.

“Gözlerini görmemiştim, görünce zaten tanırdım. Hele sesini duyunca kesin tanırdım. O yüzden o oyun sürmezdi.”

Oltadan kurtuldum ve artık bu sohbet denizinde rahatça yüzebilirdim.

“Öyle diyorsun” dedi, bana inanmamış gibiydi.

“Ben o gözleri ne zaman görsem tanırım,” iddialı bir cümle kurdum.

“Bende bu bakışı nerede görsem tanırım,” dedi ve sohbeti çok değişik bir noktaya getirdi. Açıkçası bakışımın ne özelliği olduğunu bilmiyorum. Bunu daha önce de söyleyen kadınlar oldu fakat benim öyle özel bir bakışım yok. Belki de var ama ben bilinçli bir şekilde bakmıyorum.

“Erdal,” dedi, gözlerini gözlerime sabitledi. Şimdi ne geleceğini elbette merak ediyordum.

“Biz hiç ayrılmasaydık eğer, bugüne kadar gelir miydik?” – DEVAM EDECEK –

YORUM YAP