DOLAR28,9269% -0.01
EURO31,3588% 0.01
STERLIN36,5424% -0.04
FRANG33,1518% 0.05
ALTIN1.886,69% 0,11
BITCOIN1.216.9995.702

Ölümüne Aşk

Yayınlanma Tarihi :
Ölümüne Aşk

Megane’ı park ettim. Kocaman bir taş bina burası, çok eski bir ev ama birçok yeni evden güvenli ve sağlamdır. Anahtarımla kapıyı açıp içeriye girdim. Taş evin o serinliği her zaman olduğu gibi içimi ürpertti. Yavaşça ilerledim. Televizyon sesi geliyordu. İç odaya geçtim. Elinde kumanda hafif günışığı odaya sızmış, altında askeri eşofmanı, üstünde siyah tişörtü ile emekli orgeneral Şevket Kaptanoğlu oturuyor. Bugün itibariyle 80 yaşında olan bu adam, benim babam. Bu evde dedemden kalma eski bir ev. Uzun zamandır babamla konuşmuyordum. Zaten o da kimseyle konuşmuyor. Evin temizlik işlerini ve babamın yemeğini yapan kız Ayşe içeriye girdiğimi duyunca odaya geldi. Beni görünce gülümsedi ve tekrar mutfağa geri döndü. Gaziantep’te görevdeyken ailesinin teröründen kurtarıp buraya getirmiştim onu. Henüz 16 yaşında evlendirmeye kalkmışlardı ve evlenmek istemediği için öldüreceklerdi. O yüzden bana karşı her zaman sevecendir. Ona bir hayat şansı verdim, en azından özgür olduğu bir hayat…

Cebimden bir dolma kalem kutusu çıkardım. Org. Şevket Kaptanoğlu bana doğru gözlerini çevirdi. Hiç bir doğum gününü unutmadığımı iyi bilir. Önündeki sehpaya kutuyu bıraktım. Birden ayağa kalktı. Bana sarıldı. Bu babamın bana belki de ikinci ya da üçüncü sarılışı. Seksen yıllık ömrüne sığdırdığı evlat kokusu bu kadar işte.

“Mutlu yıllar baba” dedim ve ondan kurtulup yerime oturdum. Babamdan hala daha nefret ediyorum ama yine de onun böyle yitip gitmesine karşı durmaya karar verdim. Belki de hiçbir zaman affetmeyeceğim bu adamın neden doğum gününü kutladığımı bilmiyorum.

“Karışık bir cinayet var galiba gözlerin öyle bakıyor” dedi ve yerine oturdu. En azından hala o asker sezgileri yerinde. Her ne kadar gücü kuvveti azalmış olsa da.

“Toplumun bütün değer yargılarını ve psikolojisini bozdunuz, sonuç olarak da bunlar ortaya çıkıyor” dedim.

Bu duruma yine her zaman olduğu gibi çok bozuldu.

“Biz olmasaydık her gün yüzlerce insan ölecekti. Bizi eleştirmekten bıkmadın”

“Binlerce insanın kanı var elinde, yaktığın canların bağırışları kulaklarında ve hala bana yükleniyorsun. Darbeyi hazırlamak için siz öldürttünüz insanları birbirine.”

Org. Şevket Kaptanoğlu sustu. Evet, okuduğunuz gibi darbeci bir paşanın oğluyum. Üstelik öyle alt kadro filan da değil. Baya beyin takımının bir parçasının oğluyum. Gencecik beyinleri işkenceden geçirmiş, asmış, tutsak etmiş bir adamın oğlu olmak ne kadar zordu. O zamanlar ufak bir çocuktum. Olan bitene bir anlam veremiyordum. Ancak onun kaç kişinin ölüm emrini verdiğini anımsıyorum. Yargılanmaktan da hep kaçtı. Eninde sonunda da yolunu buldu bir şekilde. Belki de bürokrasi de hala daha devleti yönlendiren Veli amcam yüzündendir.

“Sen her cinayet işlendiğinde bana böyle yüklenecek misin?” diyerek gözlerimin içine baktı.

“Evet. Çünkü siz olmayan anarşiyi önlerken toplumun kültürünü peşkeş çektiniz. İnsanları bir psikolijik batağa sürüklediniz. Korku hala toplumun her kesimine hakim.”

Babam yine sustu. Yerimden kalkıp büroya gitmek için odadan çıkıyordum. Babam ardımdan bana bakıyordu buna emindim.

“Eğer ortada belirgin bir katil yoksa, maktülü iyi incele. Maktül katili mutlaka bir yere yazmıştır” dedi.

Arkamı dönüp baktım ve gülümsedim. O da gülümsedi ve odadan çıktım. Bu güzel taş evden çıkıp yeniden Megane bindim ve büroya doğru yola çıktım.  – DEVAM EDECEK –

YORUM YAP