TEVFİZNAME 12. BENT

0
279

Hiç kimseye hor bakma

İncitme gönül yıkma

Sen nefsine yan çıkma

Mevla görelim n’eyler

N’eylerse güzel eyler

Kalp Allah’ın tecellilerinin aynasıdır. Geçmişten bugüne Hakk’a ulaşmak isteyenlerin yoludur kalp. Görülmese de gözle aşka ulaştıran adımlar gönül ayağıyla atılır durur. İman, vicdan, idrak, muhabbet gibi manevi kuvvetlerin merkezi de kalptir. Âlemlerin sığdığı ve rabbimizi tanıma merkezi olan kalp günümüz maddiyat ve dünya üzerine kurulu düzende rahatça kırılabilen, önemseyen bir hal almış ne yazık ki.

Hadisi Şerifte bir Müslüman’ın kalbinin kırılması 70 kere Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günah sayılmıştır. Tasavvuf âlimleri ise kalp kırmayı şirkten sonra gelen büyük günah olarak görmüşlerdir. Yunus Emre hz. şu dizeleri ile kalp kıranların ibadetlerinin sıhhatli olmayacağını dile getirerek bizleri ikaz etmektedir. “ Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil. ”

İnsan kendi akıbetini dahi bilemeyecek kadar acizken başkalarının günahlarına, kusurlarına bakıp da nasıl yorum yapabilir. Kendi kalbimiz pislik içindeyken nasıl oluyor da başka kalpler hakkında içini görüyormuş sonucunu biliyormuş gibi hüküm verebiliriz. Bu nasıl bir körlük! Allah Kuran’da buyurmuyor mu bu dünyada kör olanlar ahrette de kör olacak diye. Yetmiyor mu bunun korkusu dönüp kendimize bakmaya.

Lâfzen biliyoruz da içselleştiremeyecek kadar nefsimize köle olmuşuz. Kendi kalbinin içinden bi haber olan başkasının kalbini nasıl bilsin? Birçok ateist ya da farklı dine inanan kişi var ki Allah onlara islamiyete girmeyi nasip ediyor. Birçok Müslüman olarak doğup büyüyen var ki kâfir olarak can veriyor. Din değiştiriyor belki isyan ediyor. Biz bilemeyiz Rabbimiz bilir.

Savaş esnasında yere düşen bir adam kelime-i şahadet getirir lakin Halid Bin Velid o kişiyi öldürür. Onu hesaba çeken Peygamber efendimiz (sav) hz. Halid’in: “Korktu da bundan dolayı kelime-i şahadet getirdi” demesi üzerine : “ Kalbini yarıp baktın mı” diyerek kalptekini bilmenin mümkün olmadığını bizlere bildirerek zandan sakınmayı öğütlemiştir.

Rahatla kalp kırmak kendi acizliğini görmeyip büyüklenenlerin sahip olduğu nefsanî bir hastalıktır. Kendini başkalarından üstün gören kibirli kişiler sadece kendi varlıklarını ve kabini önemser. Bir kendi kalbini beğenir. Ucbu gözünü öyle kör etmiştir ki Allah’ın yarattığı bir canlıya saygısızlık yapmanın Allah’a saygısızlık olduğunu akledemez hale gelmiştir.

Hâlbuki Peygamberimizin hayatına baksak, örnek alsak görürüz ki bir eşyaya dahi saygısızlık yapılmamıştır. Çünkü kâinatta ki canlı cansız her şey Allah’ı zikir eder. ( İsra, 17/44)  Yaratılmış her şey Allah’ın esmalarının/ isimlerinin ayinesidir. Bakıp düşünelim, Rabbimizi tanıyalım diye gördüğümüz görmediğimiz nice canlı cansız varlık kendi lisanıyla dua etmeye devam eder.   Bunu bilen bir insan bırakın kalp karmayı herhangi bir şeye zarar verebilir mi? Veremez, ödü kopar Allah’ı gücendiririm diye.

Bir Dua: Allah’ım bizlere görmediğim Rabbe ibadet etmem diyen hz. Ali’nin (k.v) gözüyle seni görmeyi, tanımayı nasip eyle. Hz.Ebubekir’in teslimiyeti gibi bizleri de sana teslim olmuş kullarından olmayı nasip eyle. Hz. Ömer’in adaletiyle kalplerimizi rızıklandır, hz. Osman’ın edebi ve hayâsıyla bizleri süsle. Mahşer günü bizleri utandırma, temiz bir kalple sana kavuşmayı nasip eyle. Kalplerimizi kaydırma, başarı ancak senin yardımınla olur Allah’ım. (amin)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here