Dilden gamı dur eyle
Rabbinle huzur eyle
Tevfiz-i umur eyle
Mevla görelim n’eyler
N’eylerse güzel eyler
Hz. Âdem ve Havva Cennette sürur içinde yaşayıp giderken, emri ilahiye karşı gelen iblisin kıskançlığı onların kalbindeki sonsuzluk duygusu ile gizli bir savaşa başladı. Öyle ya kim cennette sonsuz kalmak istemezdi ki… Ama bütün bu güzelliklerin karşısında Rabbin istediği bir şey vardı: O ağaçtan yemeyin! Vesvas, Hannas… Huzurdan kovulmuşun fısıltısı ve ardından dünya yolculuğumuzun başlama hikâyesi böylece vuku buldu.
Bu savaş ötelerde yaşanıp bitmedi elbet. Hala an be an insanın olduğu her yerde devam ediyor. Sur üflenene kadar da devam edecek. Madem bir savaştayız düşmanımızı ve silahlarını öğrenmemiz gerekiyor. Kuran’ı kerimde Allah bizlere düşmanımız olan şeytanın tuzakları ile ilgili bilgiler vermiştir. Bakara süresi 169. Ayette Allah şöyle buyurur: “Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık düşmandır. O size ancak kötülüğü, fahşiyatı ve Allah’a karşı bilmediklerinizi söylemenizi emreder.” Yine aynı sürenin 268. Ayeti şöyle der: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size kötülüğü emreder.” Maide süresi 91.ayette ise “ Şeytan ancak içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve nefret salıvermeyi, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymayı diler. Artık siz sakınır mısınız?”
Aile içi huzursuzluklardan tutunda namazdaki vesveseye, insanların birbirine düştüğü her ortam şeytanın parmağı olduğu ortamdır. O kötülüğü öyle güzel süsleyip sunar ki karşısında akıl şaşıp kalır! Verecek cevap dahi bulamaz. Elbette bu kalbi ölü olanlar ve hasta olanlar içindir. Çünkü Allah kalbini kendine bağlayan kullarını şeytana karşı muzaffer edeceğini söylüyor. Bizler ise nefsani isteklerimize kendimizi öylece kaptırıp gitmiş, şeytanın oyuncağı olmuşuz.
Adamın biri Hasan Basri’ye “İblis uyur mu? Diye sordu. O, uyusaydı biz rahat ederdik dedi. İşte böyle durması, dinlenmesi olmayan her an kötülük ve insanları yoldan çıkarmak için uğraşan bir varlık. Şeytan insana inançlarıyla ilgili çeşitli vesveseler verir. Kaderi sorgulatır, Allah’ın adaletinden şüpheye düşürür, öyle ileri gider ki kişi kendini hâşâ Allah’ta Kuran’da yok dediği bir bataklığın içinde buluverir.
Batılı felsefi fikirlerle harmanlayıp, hakkı batıl batılı hak gösterir. Düşünmek iyidir lakin fazlası kibir azı ise insanı hakikatlerden uzak eyler. İblis bazen de insanı aklının ermediği, eremeyeceği gaybi konularda şüpheye düşürerek yoldan çıkarır. Kimi ise biliyorum dediğimiz yerden vurur. İblisi huzurdan kovduran da bilirim sevdası, kendini üstün görmesiydi.
İnsanlara Peygamberleri dahi inkâr ettiren bu vesvas, firavuna tanrı benim dedirtir. İsimler değişir, olaylar değişir belki ama insan aynı insan ve şeytanda aynı şeytandır. Günümüz karamsar, umutsuz insanlarının durumu da iblisin oklarından biridir. İnsan kötü düşüncelere hâkim olamaz ise o düşünceler büyür büyür hayatını kâbusa çeviren bir hal alır.
İnsana gam verecek her olumsuzluk evvela düşüncede kendini gösterir. Eğer aynı düşüncede devam edersek bu dilimize iner. Artık kötü düşünen ve kötü konuşan biri haline geliveririz. Ardından kalbimiz sadece o düşüncelerin dolup taştığı bir yer oluverir. Hâlbuki kalp Allah’ın mahalidir. O mümin kulunun kalbine sığdığını söylerken bizler ise ondan gayrı ne varsa kalbimize doldurmuşuz. Farkında değilsek de kalp ve ruh bundan çok rahatsız ve artık isyan ediyor. Lakin kulaklarımızı hakikate öyle kapatmışız ki başka hiçbir sesi duymuyoruz. Kalplerimiz ise huzursuz.
Oysa Huzur, Rabbimizle olduğumuz her andaydı. Ondan uzak olduğumuz her an ise gam değil de nedir? Mutluluğu aradığımız başka yerler bize üzüntü ve keder olarak geri dönecektir. Allah’ı unuttuğumuz her an aramızdaki uzaklıkları arttırıp kalbimizi yorgun düşürecek. Öyleyse ey kalbim ne diye sahte sevgilerde mutluluk arayıp durursun. Sen iyisi mi kalbi sahibine teslim et de rahat bul.
Baki selamlar…