Spinal deformite, omurga eğriliği olarak adlandırılan bu rahatsızlık; kişide duruş ve yürüme bozukluğu gibi fiziksel sorunların yanı sıra son derece ciddi, yaşamı tehdit edici etkileri olan sağlık problemlerine de yol açan üç boyutlu omurga deformitesidir. Tedavinin başarılı olabilmesi için çeşitli görüntüleme ve ölçüm yöntemleri ile deformitenin tam olarak anlaşılması gerekir. Skolyoz tablosu eğriliğin derecesine göre uzun yıllar boyu fark edilmeyebileceği gibi akciğerlere baskı yaparak acil müdahale gerekliliği doğurabilir. Hastalığın geç fark edilmesi, belirti ve bulguları erken dönemde fark edilememesi ile büyüme ve gelişme geriliği meydana gelir.
Yapısal olmayan skolyoz genellikle zaman içerisinde kısmen düzelir veya skolyoza neden olan asıl sebep ortadan kalktığında fark edilemez hale gelebilir. Yapısal skolyoz ise sıklıkla idiyopatik olarak karşımıza çıkar ancak nöromüsküler hastalıklar, bağ dokusu bozuklukları, enfeksiyöz veya neoplastik durumlar, nörofibromatozis, dejeneratif ve romatizmal hastalıklar, metabolik bozukluklar ve çeşitli travmatik etkiler de omurgada yapısal eğriliğe yol açabilir.
İdiyopatik skolyozu biraz açacak olursak, omurgada yapısal olarak eğriliğe neden olan faktörün bilinmediği skolyoz tablolarıdır ve tüm skolyozların yaklaşık olarak %80’nini oluşturur. Çocukluk çağında hızlı büyüme ile ağrısız, asemptomatik seyredebilir. Kronik dönemde sırt ve bel ağrıları ortaya çıkar, kalp ve akciğer fonksiyonları bozulur, fiziksel hareket kısıtlılığı görülür, duruş bozukluğu nedeniyle depresyon riski artar ve kişinin yaşam kalitesi büyük oranda bozulur. Hastalığın fark edildiği yaşa göre infantil (0-3 yaş), juvenil (3-10 yaş), adölesan (10-18 yaş) ve erişkin (18 yaş ve üstü) skolyozu olmak üzere 4 farklı grupta sınıflandırılır. Adölesan skolyoz tüm skolyoz tablolarının yaklaşık %90’ından sorumludur.
Skolyoz omurgadaki yapısal bozukluklar, nöromusküler bozukluklar, posterior kolon disfonksiyonu gibi bazı hastalıkların varlığı, hormonal unsurlar, biyomekanik faktörler, cinsiyet – gelişim özellikleri – genetik yatkınlık gibi doğumsal özellikler, D vitamini eksikliği, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, sosyoekonomik durum kaynaklı da gelişebilir.
Skolyoz sinsi başlar ve uzun dönem boyunca hiçbir bulgu vermeden ilerleyebilir. Genellikle ağrı görülmez, tesadüfen fark edilir. Bazen kaslarda esneklik kaybı, öne-arkaya eğilmelerde ve sağa-sola dönmelerde zorlanma, karın ve sırt kaslarında zayıflık görülen kişilerde, bazı fiziksel aktiviteler sonucu şiddetli bel ağrısı ortaya çıkanlarda, göğüs kafesi ile kürek kemikleri arasında ciddi eğrilik şikayeti olan kişilerde, yüzeyel soluma ve sık solunum yolu enfeksiyonu bulguları görülen kişilerde durum değerlendirmesi yapılmalıdır.