
Artan enflasyon, düşen alım gücü ve sürekli değişen fiyatlar... Türkiye’de tüketici davranışı son iki yılda derin bir dönüşüm geçirdi. Eskiden alışverişte “en uygun fiyatı” arayan tüketici, artık “harcamamayı” tercih ediyor. Uzmanlar bu durumu “psikolojik kaçış” olarak tanımlıyor; yani birey artık fiyatlarla mücadele etmeyi değil, teması tamamen kesmeyi seçiyor.
💸 Fiyatlarla Yorgun Savaş: Tüketici “karşılaştırmayı” bıraktı
Bir dönem marketten markete dolaşıp indirim kovalayan milyonlar, şimdi “karşılaştırma” refleksini terk etti. Örneğin, 2022’de tüketicilerin %72’si farklı zincirlerde fiyat karşılaştırması yaparken, 2025’te bu oran %38’e geriledi. TÜİK ve özel araştırma şirketlerinin verileri, “alışveriş öncesi araştırma” davranışında ciddi bir düşüş olduğunu gösteriyor. Yani tüketici, artık “nerede ucuz?” değil, “gerçekten gerekli mi?” sorusunu soruyor.
🛍️ Vazgeçmenin Ekonomisi: İhtiyaçlar bile erteleniyor
Uzmanlara göre bu eğilim, sadece “lüks tüketim” ürünlerinde değil, temel ihtiyaç kategorilerinde de görülüyor. Kıyafet, ev eşyası hatta küçük ev aletleri gibi kalemlerde satın alma kararı giderek erteleniyor.
Psikologlar, bu durumu bir tür “ekonomik savunma mekanizması” olarak değerlendiriyor. Bu davranış biçimi, “harcama kısıtlaması”nı aşarak bir tür tüketim reddine dönüşüyor. Bazı sosyologlar ise bu durumu “pasif protesto” olarak da yorumluyor.
📉 Tüketici davranışı değişince, pazarlama dili de dönüşüyor
Perakende sektörü bu yeni psikolojiye hızla uyum sağlıyor. Kampanyalarda artık “en ucuz”, “en fazla” yerine “uzun ömürlü”, “dayanıklı”, “ihtiyacına uygun” gibi ifadeler öne çıkıyor. Markalar, tüketicinin “alma isteğini” değil, “suçluluk duygusunu” hedef alıyor.
Ekonomistler, bu yeni dönemi şöyle özetliyor:
“Tüketici davranışı artık duygusal verimlilik üzerinden şekilleniyor. İnsanlar sadece parasını değil, dikkatini de yönetmek istiyor.”
Yani tüketici, ürünün fiyatından çok, satın alma kararının zihinsel yükünü tartıyor. Reklamcılar bu nedenle kampanyalarda “huzur”, “denge”, “akılcı tercih” gibi kavramları daha sık kullanıyor.
🧠 Tüketimden Kaçış: Ekonomik değil, duygusal bir tepki
Tüketici davranışındaki bu dönüşüm, aslında “küçülerek yaşama” trendiyle de örtüşüyor. İnsanlar artık “daha az sahip olarak daha huzurlu yaşama” fikrine yakın hissediyor. Sosyolojik araştırmalar, özellikle 25–40 yaş arası genç yetişkinlerde bu eğilimin daha belirgin olduğunu gösteriyor.
“Az ama öz” alışveriş mottosu, bir zorunluluktan çok bir kimlik göstergesine dönüşüyor. Bazı kullanıcılar, sosyal medyada “alışveriş orucu” veya “harcama diyeti” gibi akımlar başlatıyor. Bu akımlar, bireysel tasarrufun ötesinde toplumsal bir dayanışma biçimine evriliyor.
🧾 Market alışkanlıkları da sadeleşti
Gıda fiyatlarındaki artış, alışveriş listesinin formatını bile değiştirdi. Artık daha az çeşit, daha küçük porsiyon ve daha sık “liste dışı ürün yok” kuralı hâkim. Birçok tüketici, önceden yaptığı “stok alışverişi” modelini terk etti.
Balıkesir merkezli bir zincir market yöneticisi, müşteri davranışındaki değişimi şöyle anlatıyor:
“Eskiden sepette 20 kalem ürün olurdu, şimdi 8. Ama müşteri daha seçici. Kaliteyi, uzun ömürlü olmayı önemsiyor.”
Bu, perakende için daralma değil, dönüşüm anlamına geliyor. Tüketici az alıyor ama daha bilinçli karar veriyor.
📊 Uzmanlara göre yeni dönem: ‘Zihinsel tasarruf çağı’
Ekonomi yavaşlarken bile tüketici davranışı, sistemin yönünü belirliyor. Artık mesele sadece satın alma gücü değil, psikolojik dayanıklılık. Fiyat artışları, tüketiciyi geri adım attırsa da, aynı zamanda daha “seçici” hale getiriyor. Bu eğilim kalıcı hale gelirse, perakende dünyası yeni bir döneme girebilir: Harcamayan ama düşünen tüketiciler çağı.

