
KESK’e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Balıkesir Şubesi tarafından yapılan açıklamada, Dünyada ve ülkemizde yaklaşık bir yıldır pandemi devam ederken, İzmir’de yaşanan depremle birlikte bir kez daha salgınlara ve doğal afetlere karşı önlemler noktasında hazırlıksız olduğumuzun görüldüğü ifade edildi.
Açıklamada şu hususlara yer verildi: “Ülkeyi yönetenler, deprem, sel gibi afetlere karşı ekolojiye uygun, uygun zemin etüdü ve inşası yapılması gereken yapıların denetimlerini yapmak yerine bu alanları da rant kapısına dönüştürerek denetimsiz, keyfi uygulamalarla binlerce insanın yaşam hakkını yok saymıştır. Aralarında sağlık emekçilerinin ve yakınlarının da bulunduğu 114 insanımız hayatını kaybetti, binin üstünde insanımız ise yaralandı. Enkazın altında hala kaç canımızın kaldığı bilinmezken meclis gündeminde deprem yerine emekçilerin kıdem tazminatlarını, emeklilik haklarını ortadan kaldıran yasa görüşülüyor. Tıpkı gölcük depreminde dönemin iktidarının insanlar enkaz altındayken emeklilik yaşının yukarı çekilmesi yani mezarda emeklilik yasasını çıkarttıkları gibi. Pandemide olduğu gibi depremle birlikte de yine mağdur olan toplum ve sağlık emekçileri oldu.
Pandeminin başladığı günden bugüne kadar 132 sağlık çalışanı hayatını kaybederken, 40 bini ise virüsle enfekte oldu. Artık yeter, tükeniyoruz, ölüyoruz diyen sağlık emekçilerinin haykırışı duyulmadığı gibi 27 Ekim’de çıkan genelgeyle bu seferde yıllık izin ve emeklilik hakları gasp edilmeye çalışılıyor. Binlerce mezun olmuş sağlık çalışanına istihdam açılmazken, haksız hukuksuz olarak ihraç edilen sağlıkçılar, göreve hazır olduklarını her fırsatta dile getirirken, güvenlik soruşturmasından kaynaklı görevlerine başlayamayan sağlıkçılar, atama beklerken ve salgının boyutu gün geçtikçe artarken, sayıca azalan, yoğun çalışma temposuyla tükenen, genelgelerle hakları gasp edilen, temel ücretleri iyileştirilmeyen, iş yerlerinde giderek artan şiddete maruz kalan, hastane yönetimlerinin baskı ve mobingiyle de uğraşmak zorunda bırakılan, mevcut sağlık çalışanlarıyla ve ülke genelinde başka hiçbir önlem almadan sorumluluğu topluma yıkarak, cezayı da sağlık emekçilerine keserek salgının bitirileceğini nasıl düşünülebilirsiniz.
Salgının başından itibaren risk altında çalışan sağlık emekçilerinin meslek hastalığı talebini görmezden gelmenize rağmen, izolasyon süremiz bitmeden, test sonucumuz hala pozitifken, teste ve grip aşısına ulaşamazken çalıştık. Pandeminin gittikçe arttığı bu dönemde yıllık izinleri kaldırarak, valilik genelgesiyle tüm kamu kurumlarında diye başlayan yazıda yine sağlık emekçileri hariç diyerek bize ölün diyorsunuz. Pandemiyle, depremle, genelgelerle, şiddetle ölüyoruz. İstifa ve emeklilik yasağı getirdiniz, anayasaya aykırı davrandınız. Atama ve tayinleri durdururken, iller arası geçici görevlendirmeler yaptınız. geçici görevlendirme sürgündür. Sürgün suçtur. Yıllık izinleri durdurdunuz, dinlenme hakkımızı yok saydınız. Röntgen ve tomografide çalışanların şua iznini kurum amirinin insiyatifine bırakarak ya covid ol ya da kanser ol dediniz. Çocuğu olan sağlık emekçisinin izin talebini kadınlara yükleyerek, çocuk izninin ebeveyn izni olması gerektiğini göz ardı ettiniz. Tüm dünyada salgınla doğru mücadele etmek için sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonunu yükseltecek girişimlerle bulunulurken, ülkemizde çıkarılan yasa ve genelgeler bunun tam tersi bir durum ortaya çıkartmaktadır. Yaratılan sağlıksız koşullarda bizden sağlık dağıtmamızı nasıl beklersiniz. Sağlık emekçilerinin alkışlanmaktan daha fazlasına ihtiyacı var.
Ne mi istiyoruz? Atama bekleyen sağlık emekçilerinin kadrolu, güvenceli atamasının yapılmasını. Haksız hukuksuz olarak ihraç edilen sağlık emekçilerinin işlerine dönmesini, Güvenlik soruşturması sebebiyle işe başlatılmayan sağlık emekçilerinin işlerine başlamasını, Pandemi yönetiminde sağlık alanındaki emek ve meslek örgütlerinin sürece dahil edilmesini, Covid 19’un meslek hastalığı kapsamına alınmasını, PCR testlerinin sağlık emekçilerine haftada bir yapılmasını, Grip aşısının tüm sağlık emekçilerine bir an önce yapılmasını, İzin ve dinlenme hakkı, emeklilik hakkı gibi kazanılmış haklarımıza hiçbir koşul altında dokunulmamasını, Kamu kurumunda çalışanlara sağlık çalışanları da dahildir. Sağlık çalışanlarının tamamını kapsayan, dönüşümlü çalışma, hamilelerin, kronik hastalığı bulunanlarının idari izinli sayılmasını, çocuklu çalışanlardan talep eden ebeveynin idari izinli sayılmasını, Sağlıkta şiddetin önlenmesini, Bütün sağlık emekçilerinin temel ücretlerinin yoksulluk sınırının üzerinde olacak şekilde düzenlenmesini istiyoruz.” Cengiz GÜNER

