Her dilde O’nun adı
Her canda O’nun yadı
Her kuladır imdadı
Mevla görelim n’eyler
N’eylerse güzel eyler
“Allah vardı ve hiçbir şey yoktu” (Hadisi şerif) Henüz hiçbir varlık yaratılmadan evvel Hak Teâlâ vardı. Ve sonra Allah irade buyurdu Peygamber efendimiz (s.a.v.) ‘in nurunu halk eyledi. Ne cennet ne cehennem vardı. Ne gök ne yer ne güneş ne insan ve cinler vardı. Âlemde ne varsa bu nur ile yaratıldı ki o nur Allah’ın “kendi nurum” dediği Resulullah’ın nuruydu.
Ne varsa şu dünya yurdunda hep bu nurun yansımaları. Allah isim ve sıfatlarıyla âleme tecelli etti, yokluk idi dört bir yan kendisiyle “var” eyledi. Karanlıkları aydın eyledi, kimsesizliği sevgisiyle doldurdu. En küçük zerreden gözün gördüğü görmediği en büyük güzelliklere kadar her nereye baksak hep bir ağızdan “Allah, Allah” seslerinin duyulduğu kusursuz bir düzen yarattı.
Yok ki yaratılanlarda bir çirkinlik… Çirkinlik bizim surete aldanmış gönlümüzde. Birbirini gösteren aynalar ve zıtlıklardan görünen tecelliler var. Bazı şeyler ya görünürde güzel ya da netice itibariyle. Hem bu zıtlıklar olmasa kıymet bilmek ve anlamak olur muydu ki?
Allah ki ( Vacibul Vücud) O, olmasaydı hiçbir şey olmazdı. O’nun öncesi ve başlangıcı yoktur. Her zaman olan ve olmuş olacak olandır. O, her şeyi gören ve bilendir. Varlığının sonu yoktur. Bir’dir, zatında, sıfatlarında ve fillerinde. Hiçbir şeye muhtaç değildir her şey O’na muhtaçtır. O ilim sahibidir, her şeyi bilir geçmiş, şimdi ve geleceğin bilgisi onun katındadır.
Her şeyi işitir. Gözün görmediği en ücra yerdeki bir canlının sesini, muradını duyar ve bilir. O ki her şeyi görür. Kalplerin gizlediğini de açığa vurduğunu da bilir. O bir şeyi dilediği zaman “ol” der ve olur. Kelam ondandır. O ki Miraçta Resullulah ile Tur dağında Musa ile konuşandır. “benimle konuşmak isteyen Kur’an okusun” buyurandır. O kulları kendisine yöneldiğinde “buyur kulum” diyendir. Namazı kuluna Miraç eyleyen, kuluyla buluşmak, konuşmak için vakitli vakitsiz lütuf eyleyendir.
O ki bize şah damarından daha yakın olandır. Bizi en seven en düşünendir. Dünyada gördüğümüz ne varsa ondan bir haber verir bize. Cömert, iyilik yapmayı adet edinmiş bir insan Allah’ın KERİM ismine ayna olur. Son teknoloji icatlar, dev plazalar, haber sunan robotlar, teknolojiyi küçücük telefonlara sığdıranlar, dağlar, okyanuslar, çeşit çeşit hayvanlar ve aklınıza gelecek diğer bir çok örnek Allah’ın “Halık(yaratan)”, “Musavvir ( her varlığa şekil ve özellik veren)”, “Mukaddir ( her şeyi plan ve program ölçüsüyle takdir eden)” esmalarının yer yüzündeki yansımalarıdır. Bazen bir eşya bazen bir insan bazense kâinattaki güzelliklerden seyrederiz onu. Ve deriz ki Rabbim sen büyüksün, sen ne güzelsin.
İş yerinde çalışanlara maaşını yatırdığında Er- Rezzak ismi senden tecelli ediyor. Öğrencilerine ders anlatan bir öğretmenden El Âlim... Sıkıntılı bir meselen çözüme ulaştığında her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran El Fettah... Bir sınavda başarılı olduğunda El Muktedir... Bir annenin çoğuna şefkatiyle Er Rahman… Bir insana sıkıntı verecek, üzücü bir olay yaptığında El Kabıd... Affettiğimizde El Gafur… Birbirimizi sevdiğimizde El Vedud… Yöneticilerde El Vali…
O ki kendisine inanan, inanmayan her kulu esirgeyen ALLAH. Bir kayanın içinden çıkan küçücük bir bitkiden tutunda insana gelene kadar cümle mahlûkatın rızkını veren ALLAH… O ki duaya icabet eden… Bunca gördüğü nankörlük ve günaha rağmen kulunu sevmeye ve ona lütfetmeye devam eden ALLAH.
Onun görülmediği bir yer var mı ki ola… Canlı, cansız ne varsa kendi lisanlarınca O’nu zikreder. O ki kâinatı eşsiz güzelliklerle yaratan ALLAH. Biz ne yazsak Allah’ın güzelliğini anlatamayız. Ne söylesek övmek için güç yetiremeyiz. Sen kendini övdüğün gibisin Allah’ım. Bütün diller birleşse senin büyüklüğünü ve Cemalini anlatmaya takat yetiremez. İyisimi siz güzel gönüllerinize bakın dostlar, orada her şeyin cevabı, her güzelliğin bir yansıması vardır. Baki selamlar…
