Ramazan Bayramı, Müslümanlar’ın oruç tutarak geçirdiği Ramazan Ayı’nın ardından üç gün boyunca kutladığı dini bir bayramdır.
Hicri Takvim’e göre Şevval Ayı’nın ilk üç gününde kutlanır.
Bayramdan önceki gün ise bugün olduğu gibi ‘Arife’ olarak adlandırılır.
Hicret’in ikinci yılından bu tarafa kutlanan Ramazan Bayramı, bir ay boyunca süren oruç farziyetinin sona ermesini ilan eder.
Ve Ramazan Bayramı’nın ilk günü, Kurban Bayramı’nın tüm günlerinde olduğu gibi oruç tutulmaz.
İlk kez, Peygamberimizin gözetiminde yapılan bayram kutlamaları, zamanla toplumlara göre değişiklikler göstererek, günümüze kadar taşındı.
Bu değişim de her yeni bayram, bir önceki bayramı bize aratırken, dilimizden de “Nerede o eski bayramlar” sorusu düşmez oldu…
Oysa bayramın kabahati ne?
İnsandı değişen…
Eskiden bayram hazılıkları günler öncesinden başlayıp, tatlı bir telaşa sebep olurdu. Şimdilerde de bir telaş var ama alışveriş yapıp, çeşit çeşit kıyafetler almanın ya da tatil planı yapmanın telaşı var.
Oysa, yardımlaşma, birlikte olma ve ‘Sıla-i Rahim’di esas olan.
Zekat ve fitreler, bir nebze de olsa ihtiyaç sahiplerinin bayram coşkusuna ortak olmasına vesile olurdu…
Eskiden ‘Bayram Gazetesi’ vardı…
Kartpostal tezgahları, günler öncesinden kurulur, postacının yolu gözlenirdi….
Bayramdan bayrama alınan kıyafetler, yastık altında saklanırdı…
Komşuların kapısı çalınır, eller öpülür, şekerler toplanırdı…
Harçlıklar, mendil arasına gizlenirdi…
Hanelerin içindeki neşe, sokaklara pozitif enerji olarak yayılırdı…
Değişim kaçınılmaz ama örfümüzü, adetlerimizi bizden sonraki nesillere taşımayı becerebilirdik.
Ama başaramadık.
Onu yerine aynı oda içinde bile olsak, cep telefonlarımız aracılığıyla iletişim kuracak hale gelmeyi biz seçtik. Sonuçlarına da hep beraber katlanacağız.
Bu vesileyle; Ramazan Ayı boyunca tuttuğumuz oruçları ve yapabildiğimiz tüm ibadetleri Allah kabul etsin.
Ramazan Bayramı’mız mübarek olsun.
Sırrın sahibine emanet oldun.
