
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, ana muhalefet partisinin ‘İktidar olduğumuzda Akkuyu Nükleer Santralı projesine devam edeceğiz’ açıklamasına tepki gösterdi. Kuruldan yapılan açıklamada, bir kere daha uyarıyoruz: “Enerji güvenliğindeki kaynak çeşitlendirme ilkesine aykırı bir biçimde bağımlılığımızın yüksek olduğu bir ülkeye, kendi topraklarımızda alım garantili nükleer santrallar kurdurmak anlaşılır değildir” denildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Balıkesir İl Koordinasyon Kurulu, Akkuyu Nükleer Santralı projesi ile ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Aralarında TMMOB ve odalarının da yer aldığı meslek örgütleri, bilim insanları ve halkın tepkilerine rağmen nükleer santral projeleri ısrarla gündemde tutulmaya devam etmektedir. Akkuyu’da sorunlu inşaat sürecine rağmen çalışmalar sürdürülürken, Sinop’ta ise 2019’da maliyet artışları nedeniyle Japon yüklenici şirketinin durdurduğu proje için bu yıl Rusya ile görüşmeler yapıldığı ifade edilmektedir.
En son iktidara aday bir muhalefet partisinin enerji politikalarından sorumlu bir yöneticisinin de iktidar oldukları takdirde ‘Akkuyu projesinin devam edeceği’ yönündeki açıklamaları, bu yanlışın mevcut hükümetle sınırlı olmadığını göstermiştir. Aynı yetkilinin kısa bir arşiv taramasıyla görülebileceği üzere kısa süre önce şu anki açıklamasına taban tabana zıt raporlar sunmuş olması, hiç kuşkusuz siyaset kurumunun nükleer santral gibi büyük riskler barındıran bir teknolojiyi dahi ciddiyetsiz bir pragmatizm ile ele aldığını gösteren özlü bir örnek olarak kamu hafızasına kazınacaktır.
Yıllardır söylüyoruz: ‘Karanlıkta kalacağız, artan tüketimi karşılamanın başka yolu yok’ söylemleriyle başlanılan projelerle, risk seviyesi, üretim maliyeti ve dışa bağımlılık oranı en yüksek enerji üretim yönteminin tercih edilmesi, açıkça kamu yararına aykırıdır. Nükleer güç santralları düşünülenin aksine ileri teknoloji içeren yatırımlar değil, 1950’li yıllarının tekniklerine dayalı bir enerji üretim yöntemidir.
Ne yazık ki, başta atıkların güvenli bir biçimde yok edilmesinden, işletimine kadar çok sayıdaki riske kalıcı çözüm bugüne kadar yaratılamamıştır. Güvenlik kültürünün ve teknolojik gelişimin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Japonya`da bile nükleer kazaların yaşanması, felaket riskinin yüksek olduğuna işaret etmektedir. ‘Nükleer güce dönüşme’ gibi 1950`den kalma bir söylemin devlet politikası olması günümüzde mümkün değildir. Bu söylem yalnızca bir seçmen kitlesini etkileme amacı taşısa da bir başka ülkenin sahibi olduğu santral ile güç sahibi olunması imkansızdır.
Bir kere daha uyarıyoruz! Enerji güvenliğindeki kaynak çeşitlendirme ilkesine aykırı bir biçimde bağımlılığımızın yüksek olduğu bir ülkeye, kendi topraklarımızda alım garantili nükleer santrallar kurdurmak anlaşılır değildir. Dünyanın hiçbir ülkesinde mülkiyeti başka bir ülkeye ait olan nükleer bir tesis yoktur. Akkuyu, dünyadaki ilk ‘Yap, İşlet, Sahip Ol’ modeliyle inşa edilen nükleer santral projesidir. Kaygılıyız… Böylesine uzun vadeli ve yaşamsal riskler barındıran projeler kamuoyunda yeterince tartışılmadan, sıradan bir hizmet veya mal satın alırcasına ele alınamaz ve dönemsel siyasetin ve günlük ticari çıkarların miyopluğuna teslim edilemez.” Mahmut ACARÖZ

