
Eğitim-Sen Balıkesir Şube yönetimi tarafından dün sendika hizmet binasında düzenlenen basın toplantısında 2018-2019 eğitim öğretim yılının birinci yarıyılı değerlendirildi. Yönetim Kurulu adına basın açıklamasını yapan Başkan Abdurrahman Bulut, il genelinde eğitimde yaşanan çeşitli sorunlara değindi.
İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, fiziki altyapısı yetersiz okullar, okullarda öğrenciler arasında ve öğretmenlere yönelik şiddetin sürmesi, öğrencilerin MEB eliyle dini cemaat ve vakıfların siyasal istismarına açık hale getirilmesi, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlikte ısrar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu gibi çok sayıda sorunun, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan başlıklar olduğunu belirten Bulut, ilde yaşanan sorunlar hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
“İlde hala çözülemeyen derslik sorunu nedeniyle ikili eğitim devam etmekte, özellikle ortaokul öğrencilerin çıkış saatleri mağduriyet yaratmaktadır. Eğitimde süren özelleştirme ve muhafazakarlaştırma nedeniyle ilimizdeki özel okul sayısı büyük bir hızla artıyor. 2003 yılında ülkede özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken bugün bu oran yüzde 25’e çıktı. 2003 yılında öğrenci sayısı oranı yüzde 1 iken bugün yüzde 8.2 oldu. Gerek okul sayısı gerekse öğrenci sayısı açısından bakıldığında 4+4+4 ile birlikte eğitimde özelleştirmenin tarihte hiç olmadığı kadar hızlı gerçekleştiği görülüyor. Bu durum kamusal eğitiminin hükümet ve MEB işbirliği ile çökertilerek özel öğretimin devlet desteği ile nasıl ihya edildiğinin kanıtıdır.”
“OKULLAR, DİNİ GRUPLARIN TEMEL FAALİYET ALANLARI HALİNE GETİRİLİYOR”
Bulut, açıklamasında eğitim programlarında ve ders kitaplarında ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitliliğin neredeyse hiç yansıtılmadığını savundu.
Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymanın ısrarla sürdürüldüğünü öne süren Başkan Bulut, “Türkiye’nin laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicili aynen devam ediyor. Daha önce kutlu doğum haftasıyla başlayan Türkçe Olimpiyatlarıyla zirveye çıkan FETO hükümet işbirliği yeni bir boyut kazandı. Merkezi olarak Diyanet Eşleri Başkanlığı yerellerde ise İl Müftülükleri başta olmak üzere büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle imzalanan işbirliği protokolleri okulların dini grupların temel faaliyet alanları haline getirilmesine neden oldu. Geçtiğimiz günlerde kutlanan mevlidi nebi faaliyetleri ve Server gençlik ve spor kulübüyle yapılan protokolde yarıyıl tatilinde çocukları camilere taşımak için seferber olundu. 6-13 yaş arasındaki çocukların beş vakit namaz kılmak için camiye götürüleceği duaları ezberlemeleri durumunda puan kazanarak yarışmaya katılmaları planlanıyor. Eğitim sistemi, eğitim biliminin en temel ilkelerinden olan laik, bilimsel eğitim anlayışını hızla uzaklaşılmakta okullarda dinselleşmeye ve inanç istismarına dayanan uygulama faaliyetler kaygı verici boyuta ulaştı” dedi.
“SYAL’A YAPILAN ATAMALAR GEÇERLİLİĞİNİ KAYBETTİ”
Lise giriş sınavında öğrencilerin tercihlerine bakıldığında akademik başarısı yüksek olan Anadolu Liselerinin tercih edildiğinin görüldüğünü ifade eden Bulut, “Bakanlık İmam Hatip Liseleri ve Meslek Liselerine öğrenci kaydırabilmek için Anadolu liselerinde kontenjanı azaltmaktadır. İlimizde proje okulu olarak geçen SYAL’a yapılan atamalar şuanda geçerliliğini kaybetmiştir. Eğitim Sen genel merkezinin proje okulları yönetmeliğini dava etmiş öğretmen ve idareci atama maddelerini hukuka aykırı bularak iptal etmiştir. Bu nedenle SYAL’a yapılan atamalar duyuruya çıkarılmadan yapıldığı için mahkeme kararıyla geçersiz kalmıştır. SYAL’a yapılan tayinlerin keyfi hiçbir ölçüt göz önüne alınmadan yapıldığını gün gibi ortadadır. Bu okula atananlar arasında hiçbir Eğitim Sen üyesinin bulunmaması düşündürücüdür” diye konuştu.
“SENDİKACILAR, NİYE ÇAĞRILMADI?”
Açıklamasında 2023 eğitim vizyonu belgesinin tek taraflı olarak yayınlandığını anımsatan Bulut, geçtiğimiz günlerde vizyon belgesi ile ilgili çalıştayların illerde yapıldığını belirterek, “İlimizde bu çalıştay yapıldı, katılımcı olarak taraf olması gereken eğitim sendikaları davet edilmedi. Eğitim emekçilerinin sesi olan sendika temsilcilerinin bu komisyonlarda bulunmasına bile tahammül edilmiyor. Vizyon belgesinde yer alan öğretmenlik meslek kanunu ne öğretmenlerin taleplerini içermekte ne de öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük haklarını geliştirmeyi hedeflememektedir. Aksine söz konusu metin değerlendirildiğinde özlük haklarımızı geriye götüren iş güvencemizi tartışmaya açan performans ve rekabet üzerine emeğimizi değersizleştiren bir yaklaşımla hazırlandığı anlaşılmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
“ETEK BOYLARIYLA UĞRAŞACAĞINIZA KADIN EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN EN DOĞAL HAKKINI SAVUNUN”
Bulut, açıklamasını şöyle tamamladı: “İlimizdeki eğitim emekçileri açısından yaşanan en büyük sorun norm fazlası öğretmenlerin fazlalığı ve sürekli olarak okul değiştirmek zorunda kalmalarıdır. Sıra tayinleri ve özür grubu tayinlerinin zamanlamaları sorunludur. Sıra tayinlerinde açık olmayan birçok okul emeklilik, tayin gibi özür grubu döneminde boş gözükmekte, öğretmen fazlalığı bu nedenle azalmamaktadır. Büyük bir yığılmanın olduğu sınıf öğretmeni fazlalığı ilçe Milli Eğitim müdürlüklerinde tutularak çözme yolundan vazgeçilmeli. Bu arkadaşlarımız işyerleri ile ilişkilendirilmeli norm fazlalığından kurtulmaları sağlanmalıdır.
İlçe Milli Eğitim Müdürleri eğitim emekçilerinin sorunlarına sahip çıkmalıdır. Son günlerde Edremit ilçesinde sene başında doğum izninde bulunan kadın eğitim emekçilerimizden eğitim öğretim tazminatları geçmiş yıllarda dahil olmak üzere geri istenmektedir. Yönetmelik 30 Eylül tarihi itibariyle görevde olan herkesin alabileceğini açıkça belirtmesine rağmen bu ilçede böyle bir uygulamaya gidilmektedir. Öğretmenlerin ve öğrencilerin etek boylarıyla uğraşacağınıza kadın eğitim emekçilerinin en doğal hakkının savunucusu olun. MEB tarafından çeşitli proje ve uygulamalar çerçevesinde resen yapılan görevlendirmeler, çeşitli kurs, proje ve protokol etkinliklerine bağlı çalışmalara zorunlu katılım, ev ziyaretleri, eğitim koçluğu, birden fazla nöbet tutmaya zorlama, öğrenci servis araçlarının kontrolü ve öğrencilere nezaret edilmesi gibi doğrudan öğretmenlik mesleğinin icrası ile ilgili olmayan çok sayıda angarya iş, 2018/19 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öğretmenlerin sınıf içindeki asli görevlerini yapmalarını önemli ölçüde engellemiştir. Sendikamızın aldığı karara uyarak bu angarya görevleri yapmayacağını dile getiren arkadaşlarımız üzerinde soruşturmalarla baskı oluşturmaya çalışılmaktadır. Bunun bir sendikal faaliyet olduğu unutulmamaktadır. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir.” Cengiz GÜNER

