Dikici: Madra ve Kazdağları özgürdür, özgürce yaşayacak
TMMOB Balıkesir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri ve Mimarlar Odası Balıkesir Şube Başkanı Betül Dikici, yaptığı açıklamada Kazdağları ve Madra dağının vahşi madencilik ile nefes alamadığını ifade ederek, Madra ve Kazdağları’nı koruma zamanı olduğunu söyledi. Madra ve Kazdağları yöresinin, birbirini tamamlayan önemli bir karasal ekosistemler bütünü, Türkiye’de ve Dünya’da bütünlüğü korunan önemli bir orman alanı, yaban hayatı için değerli bir yaşam alanı, tarımsal üretime doğrudan ya da dolaylı katkıları yanında, olmazsa olmaz doğal su kaynaklarının bulunduğu dağlar olduğunu anlatan Dikici, “Önemli doğa alanlarına, milli parklara, tarihsel, kültürel ve binlerce yıllık mitolojik değerlere, antik kentlere sahip zenginliklerinin yanında, Avrupa-Sibirya-Akdeniz bitki coğrafyalarının kesişim noktasında kalan bölge, coğrafik konumuyla çok sayıda nadir türe ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın ve de ülkemizin çok özel bir bölgesi, gelecek nesillere dünya mirası olarak bırakılması gereken bu bölge titizlikle korunmalıdır. Ancak korumak bir yana, vahşi madenciliğin tehdidi altındadır” dedi.
“KAZDAĞLARI EKOSİSTEMİ, BU GELİŞMELERDEN PAYINA DÜŞENİ FAZLASIYLA ALIYOR”
Vahşi ve kirli madenciliğin ne yazıktır ki; ülkemizin doğasını yok ederek talan ettiğini savunan Dikici, “Kapitalist dünyadaki maden yasaları, emperyalistlerin geri kalmış ülkelere dayattıkları, o ülkelerin dillerine tercüme ettikleri sömürge yasalarıdır. Ülkemizde son 20 yıl içerisinde mevcut Maden Yasası’nda maden şirketlerinin lehine 20’den fazla değişiklik yapılmıştır. Sağlanan imtiyazlar, teşvikler, destekler ve kolaylıklarla ülkenin her yeri ÇED gerekli değildir raporları sonucunda ruhsat alanları ile doldurulmuştur. Madra ve Kazdağları ekosistemi de bu gelişmelerden payına düşeni fazlasıyla almaktadır” diye konuştu.
“ONLARCA DAVA AÇILDI”
Özellikle 2000’li yılların başında metalik madencilerin yani vahşi madencilik yapanların bir gram altın için 4 ton suyu kirleterek yok edenlerin, orman katliamı yapanların, patlatma yaparak tozunmaya neden olanların, çevreyi kirletenlerin ve doğayı yok edenlerin, yani çoğunluğu yabancı olmak üzere yatırımcıların ülkemize gelmeye başlayınca, ilk tepkilerin Bergama-Ovacık’tan yükseldiğini anımsatan Dikici, “Kapitalist sömürü düzeninde ülkemizde de metalik madenciliğin ilk girişimcileri yabancılar oldu. Bu dönemde adı geçen yerli şirketler, yabancı şirketlerin yasa gereği ülke içerisinde kurdurmak zorunda oldukları taşeron şirketlerdir. Madra ve Kazdağları’ndaki altın-gümüş madenlerinde ÇED Belgesi (Çevresel Etki Değerlendirme Raporu) alma işlemleri, 2008’li yıllarda yoğunlaşsa da, halen devam etmektedir. Başlangıçta çok sayıdaki altın-gümüş şirketleri küçük ölçekli ÇED başvurularında bulundular. Birçok maden arama ve taş ocaklarına ÇED gerekli değildir raporları izin verilmek istendi. Ancak doğa ve çevre dostları ile birlikte TMMOB Ziraat Mühendisleri ve Mimarlar Odasının Balıkesir ile Çanakkale Şubeleri ÇED gerekli değildir raporlarına onlarca dava açtılar. Yaşanan doğa katliamı için açılan davaların birçoğunda yürütmeyi durdurma ve iptal kararları alındı, daha sonra şirketler hemen bütün davalara itiraz ederek ve kapasite artışına giderek yeni ÇED’ler almaya başlamışlardır.
Yargı mücadelesi sürecinde Kazdağları Kirazlı/Balaban’da bulunan maden şirketinin ruhsat süresi dolmuş, ancak uzatma sağlanmamıştır. Yani şu an şirket, işletme alanında ekipmanları ile birlikte işgalci konumundadır. Tarım ve Orman Bakanlığı işletme alanı olarak tahrip edilen alanı rehabilite edeceğini açıklarken, Enerji Bakanlığı ve şirket yetkilileri işlemlerin sürdüğünü belirtmişlerdir. Kamu yönetimindeki belirsizlik devam etmekte olup, bir an önce konu netleştirilmeli, süre uzatıma gidilmemelidir.
Söz konusu işletmenin eski ÇED Raporu’nda, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gereği zeminden sıyrılan yüzey toprağının uygun bir yerde muhafaza edileceği, işletme süresi bittikten sonra rehabilite işlemleri sırasında bu toprağın kullanılacağı belirtilmektedir. Ancak işletme alanında ve yakın çevresinde hiçbir şekilde yüzey toprağı biriktirilmemiştir. Bu somut gerçeklikten de görüleceği gibi, ÇED raporlarında belirtilen cekli caklı sözlerin önemli bölümü yerine getirilmemekte, bir süre sonra şirketler yazılı taahhütlerini yerine getirmemekte, devletin ilgili kurumları denetim görevini yapmamaktadır. Doğayı talan eden maden yasasının yürürlükten kaldırılmasına, çevreye ve insan sağlığına zarar veren ruhsatlara izin verilmemesini ve ilgili kamu yönetimlerini bu konuda görevini yapmaya davet ediyoruz. Madra ve Kazdağları özgürdür, özgürce yaşayacaktır. Yerin üstü altından daha değerlidir” dedi. Cengiz GÜNER