
Türkiye’de çiğ köfte dükkanları adım başı. Ürünlerin neredeyse tamamı et kullanılmadan, yani etsiz üretiliyor. Peki bu yaygınlaşan endüstriyel çiğ köfteler gerçekten doğal mı; “bulgurun sağlığı” içlerinde var mı, yoksa tablo bambaşka mı? Mevzuat, bilimsel standartlar, denetim verileri ve beslenme bilgilerine dayanarak özetledik.
Neden artık etsiz? Etli çiğ köfteye getirilen sınırlamalar
Çiğ köftenin etle hazırlanıp satışı, gıda güvenliği riskleri nedeniyle yıllar içinde pratikte ortadan kalktı. Bakanlığın et ve et ürünlerine yönelik düzenlemeleri ile perakende ortamda çiğ köfte için kıyma/çiğ et kullanımı kısıtlandı; hijyen ve bulaş riski gerekçeleri öne çıktı. Bu çerçeve, çiğ etin hazır yemeklerde nasıl yönetileceğini de tanımlar nitelikte.
Medya ve resmî açıklamalarda, 2000’lerin ortasında yaşanan gıda kaynaklı olaylar bu dönüşümün arka planında anılır; bugün sokakta satılan ürünlerin “etsiz” olması bu nedenle standart hâline gelmiştir.
Mevzuat ve TSE standardı: Hangi katkılar serbest, hangileri yasak?
Etsiz çiğ köfte 2013’ten itibaren Türk Gıda Kodeksi’nde açıkça yer aldı; bu düzenleme bazı katkı maddelerine yasak getirdi.
Ardından Türk Standardları Enstitüsü (TSE), “Tüketime Hazır Etsiz Çiğ Köfte” için bir ürün standardı yayımladı. Standart, ürünün temel bileşenlerini (bulgur, biber/salça, baharat, bitkisel yağlar vb.) ve duyusal–kimyasal sınırlarını tanımlar; sorbik ve benzoik asit gibi koruyucuların kullanılmasını yasaklar. Ayrıca E. coli, Salmonella, Listeria monocytogenes gibi mikrobiyolojik tehlikelere ilişkin limitler koyar.
TSE belgesi; pH, tuz, yağ ve kuru madde gibi parametreler ile “ısıtma uygulanmadan yoğrulan” bu ürün sınıfının teknik çerçevesini çizer.
“Doğallık” ne demek? Soslar ve garnitürler ayrı bir konu
Standart, ürünün kendisini tanımlar; fakat yanında verilen soslar aynı kategoriye girmez ve etiketlerine göre farklı katkı maddeleri içerebilir. Bu nedenle tüketici, paketli sos ve garnitürlerin etiketini ayrıca kontrol etmelidir. (Sektörde kullanılan sosların şeker/asitlik düzenleyici içerebildiğine dair örnekler kamuya yansımıştır; burada esas olan, etiketteki içerik ve mevzuata uygunluktur.)
İçindeki yağ: Zeytinyağı mı, yoksa palm yağı mı?
Çiğ köftenin lezzet ve kıvamını belirleyen en önemli unsurlardan biri kullanılan yağdır.
TSE standardında “bitkisel yağ” ibaresi geçer; bu ifade zeytinyağı, ayçiçek yağı gibi sağlıklı seçenekleri kapsadığı gibi, daha düşük kaliteli yağ türlerini de teknik olarak dışlamaz. Eğer üretici gerçek zeytinyağı veya soğuk sıkım ayçiçek yağı kullanıyorsa, ürün hem besin değeri hem de sindirim açısından olumlu kabul edilir.
Ancak bazı düşük maliyetli üretimlerde pamuk yağı, kanola yağı veya palm yağı gibi, insan sağlığı açısından uzun vadede istenmeyen yağlar da kullanılabiliyor. Bu yağlar yüksek ısıda stabilize olsa da doymuş yağ oranı ve rafine süreci nedeniyle kalp–damar sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir.
Bu nedenle çiğ köfte seçerken sadece lezzete değil, kullanılan yağ türüne de dikkat etmek gerekiyor. Etiket üzerinde “zeytinyağı” ibaresi açıkça yer alıyorsa bu hem mevzuat açısından şeffaflık hem de sağlık açısından artı bir puan anlamına geliyor.
Beslenme: Bulgurun artıları var, ama porsiyon ve sodyuma dikkat
Etsiz çiğ köftenin ana taşıyıcısı bulgur olduğu için lif ve bazı vitamin–mineraller yönünden avantajlıdır. Tipik hesaplara göre 100 gram etsiz çiğ köfte yaklaşık 180–300 kcal aralığındadır; lif ve kompleks karbonhidrat içerir, kolesterol içermez. Ancak tuz ve sos ile toplam sodyum yükü artabilir. Dürüm yapılınca porsiyon kalorisi ve karbonhidrat miktarı belirgin yükselir.
Pratik öneri:
Dürüm yerine marulla porsiyon tercih etmek kalori ve sodyumu azaltır.
Sosları az kullanmak ve gün içindeki diğer tuz kaynaklarını kısmak denge sağlar. (Glutensiz beslenenler için bulgur ürününün uygun olmadığını hatırlatalım.)
Hijyen–güvenlik: Denetim var, uygunsuzlukta yaptırım uygulanıyor
Çiğ köfte ısıl işlem görmediği için hammadde–su–ekipman hijyeni kritik. TSE standardı mikrobiyolojik limitler koyuyor; Tarım ve Orman Bakanlığı da rutin resmi kontroller yürütüyor. Örneğin 2025 Temmuz ayında gıda işletmelerine 105.810 resmi kontrol yapılmış; 2.519 idari yaptırım uygulanmış ve bazı dosyalar savcılığa iletilmiştir. Bu veriler, saha denetimlerinin sürdüğünü gösterir (ürün bazında değil, genel gıda işletmeleri toplamıdır).
Endüstriyel üretim “kötü” mü, “iyi” mi?
Endüstriyel üretim, standartlaşma ve izlenebilirlik avantajı sağlar: sabit reçete, eğitimli personel, kayıtlı tedarik ve parti bazlı izlenebilirlik gibi artılar tüketici lehinedir. Diğer yandan zincirler arasında reçete ve kalite farklılıkları bulunabilir; özellikle ucuzlaşan ürünlerde daha fazla tuz/yağ/sosla lezzet kompansasyonu görülebilir. Bu yüzden etiket, alerjen bildirimi, TSE/ISO belgeleri ve şube içi hijyen pratiği tüketicinin seçimini belirlemede önemlidir.
Varyasyonlar (cipsli, “sushi” dilimli vb.) ne kadar “sağlıklı”?
Bu ürünler esasen sunum/ambalaj ve garnitür farklılıklarıdır. Çiğ köftenin kendisi için TSE–TGK çerçevesi geçerli olmakla birlikte, eklenen cips, sos ve mayonez benzeri bileşenler ürünü kalori ve sodyum bakımından hızla zenginleştirir. Tüketici, standart ürüne göre enerji yoğunluğunun arttığını bilerek porsiyon kontrolü yapmalıdır.
Sonuç: “Doğallık” iddiası mevzuatla sınırlı; doğru seçim tüketicide
Et kullanılmıyor: Perakende ortamda etli çiğ köfte fiilen son buldu; etsiz ürün gamı mevzuatla tanımlı.
Koruyucu yasakları var: Sorbik/benzoik gibi koruyucular etsiz çiğ köftede yasak; mikrobiyolojik limitler tanımlı.
Bulgur avantaj, soslar dezavantaj olabilir: Lif ve bazı mikro besinler artı; ancak soslar ve dürümle kalori–sodyum artar.
Yağ seçimi kritik: Gerçek zeytinyağı sağlıklı bir tercih; palm yağı veya pamuk yağı kullanılan ürünlerden kaçınmak gerekir.
Denetim sürüyor: Ülke genelinde yoğun resmi kontroller var; uygunsuzlukta yaptırımlar uygulanıyor.
Tüketici için kontrol listesi: Etiket/alerjen bildirimi, üretim ve son tüketim tarihi, zincirin TSE standardına atfı, işletmenin hijyenine dair gözlem, sos–tuz miktarı ve porsiyon seçimi. Bu adımlarla endüstriyel etsiz çiğ köfte, mevzuatın çizdiği çerçevede güvenle tüketilebilir; “doğallık” ise etiket ve reçetede ne yazdığı kadar sizin seçimlerinize bağlıdır.

