
Sındırgı’yı sarsan deprem, sadece binaları değil, insanların ruhlarını da derinden etkiledi. Uzmanlara göre, depremin ardından ortaya çıkan görünmeyen yaralar, en az fiziksel hasarlar kadar önemli. Bu yaraların başında ise Post-Travmatik Stres Bozukluğu (PTSB) geliyor.
Deprem Sonrası Ruhsal Etkiler
Bilimsel araştırmalara göre büyük depremlerden sonra bazı kişilerde Post-Travmatik Stres Bozukluğu gelişebiliyor. Bu bozukluk, yaşanan korkunun büyüklüğü, kayıplar, deprem sırasındaki deneyimler ve kişinin sahip olduğu sosyal destek düzeyiyle yakından ilişkili.
En sık gözlenen belirtiler şunlar:
Sürekli korku ve kaygı hali: En ufak bir sarsıntıda panik yaşama, tetikte hissetme.
Deprem anını tekrar tekrar hatırlama: Flashback olarak bilinen anlık geri dönüşlerle sarsıntıyı yeniden yaşıyormuş gibi hissetme.
Uyku bozuklukları ve kâbuslar: Gece huzursuzluk, sık sık kabus görme.
Ani ses ve hareketlere aşırı tepki: Kapı çarpması, yüksek ses ya da titreşimle irkilme.
Geleceğe dair güvensizlik: Hayatın eskisi gibi olmayacağı düşüncesi ve çaresizlik hissi.
Her depremzede bu süreci aynı şekilde yaşamasa da, özellikle çocuklar, yaşlılar ve yakınlarını kaybedenlerde risk daha yüksek.
Uzmanların Önerileri
Ruh sağlığı uzmanları, bu süreçte şu noktalara dikkat edilmesini öneriyor:
Duyguları bastırmamak: Korku ve üzüntüyü paylaşmak iyileşme sürecinin doğal parçasıdır.
Sosyal bağları güçlendirmek: Aile ve arkadaş desteği, travmanın etkilerini azaltır.
Günlük hayata dönmek: Rutinleri sürdürmek, güven duygusunu pekiştirir.
Profesyonel destek almak: Belirtiler birkaç haftadan uzun sürüyorsa psikolog veya psikiyatrdan destek almak gerekir.
Çocuklar Daha Hassas
Çocuklar depremi anlamakta zorlandıkları için farklı tepkiler gösterebilir. Alt ıslatma, içine kapanma, oyunlarda depremi tekrar etme ya da aşırı hareketlilik bu işaretler arasında. Uzmanlar, çocukların kaygılarının küçümsenmemesi ve onlara yaşananların sade bir dille anlatılması gerektiğini vurguluyor.
Dayanışma En Büyük Güç
Sındırgı’da deprem sonrası ortaya çıkan dayanışma, yalnızca yaraların sarılmasını değil, ruhsal iyileşmeyi de hızlandırıyor. Unutmamak gerekiyor ki, psikolojik iyileşme en az fiziksel iyileşme kadar önemlidir. Bu süreçte birbirimize vereceğimiz destek, yaraları kapatmanın en güçlü yolu olacaktır.