
Verilen bir nimete karşı, nimete verene saygı ve minnet duygusu ile teşekkür etmeye şükür denir. Kuran’ı Kerim’de şükür kelimesi birçok ayette geçmektedir. İnsanların Allahü tealaya şükretmesi gerektiği bildirilmekle birlikte şükredenlere verilecek mükâfatlar da Kuran’da anlatılmıştır.
Şükür yani teşekkür sosyal hayatta da hepimizin beklediği ve hoşuna giden bir şeydir. Bir yardım ya da iyilikle karşılaştığımızda, günlük ilişkiler sırasında gelişen ilişkilerde muhatabımızdan teşekkür bekleriz. Teşekkür edilmediğinde ise emeklerimizin boşuna gittiği yahut değersizlik duygusuyla karşı karşıya kalırız.
İnsan olarak dahi bu kadar önemli bulduğumuz şükran duygusunu maalesef bize bunca nimetleri veren Allah’a karşı samimi bir şekilde gösteremiyoruz. Hep en güzelini kendinde isteyen insanoğlu, istemediği bir şeyle karşılaştığı ilk an nankörlük yapıyor. Rabbinin şimdiye kadar verdiklerini yok sayıp, onu üzecek hareketlerde, düşüncelerde bulunuyor. Sonrası ise bu duygular kişiye, bitmek bilmeyen iç sıkıntısı ve huzursuzluk olarak geri dönüyor.
Huzursuzluk ve sıkıntılarla cebelleşip psikolojik sorunlar yaşan günümüz insanın durumu, uzmanları beynin yapısını bir anlamda bilinçaltı hakkında detaylı araştırma yapmaya yönlendirmiştir. Psiko analiz yöntemiyle alt beyne inilmeye çalışılmakta böylelikle sorunlar çözüme ulaştırılmaya hedeflenmektedir. Aslında bu yöntemin kullandığı derin düşünme, buda vs… felsefesinde de yer almaktadır.
Bu uygulama Tasavvufta kuşdili olarak adlandırılmaktadır. Evren insanda gizlidir ve kişi seyri sülük denilen yöntemle alt beynin derinliklerinde muazzam bir yolculuğa çıkarak, kendi evrenini keşfetmeye başlar. Kendini keşfeden bir kişinin şükretmemesi düşülemez.
Çünkü kendini keşfettikçe kişi yaratılış misyonunu kavramaya başlar. Varlığıyla alemin ruha bürünmüş hali olduğunu fark eden insanda ne dünya kaygısı ne de psikolojik rahatsızlık kalır mı hiç?
Bizler taklidi imanda kaldığımız ve şükretmeyi bilemediğimiz için kalbi, samimi bir imana sahip olamıyoruz. Yetmiyormuş gibi bizi yaratan Allah’a şükürle teslim olmak yerine kavga halindeyiz. İçsel olarak memnun olmayı bir türlü bilemiyoruz. Bunun acısını da çevremizdeki insanları eleştirerek onları kırarak, yargılayarak örtmeye çalışıyoruz. Halimiz içler acısı olsa da, çözüm üretebilmek için kendimizle yüzleşmek zorundayız
BOSTAN
İnsanı tertemiz yaratan Allah bizden bu temizliği devam ettirmemizi beklemektedir. Gönül aynası paslanınca gösterir mi? Her şeyi baş gözüyle görmeye çalışmak ne beyhude bir çaba. Hâlbuki görülecek şeylerin en Kıymetlileri gönül gözüyle görülebilmektedir.
Tasavvufun önemli eserlerinden biri olan Bostan eserinde de şükür konusu ele alınmış ve gönül aynasına cilalayacak reçeteler sunulmuştur. Şeyh Sadi Şirazi’nin kaleme aldığı öğütler ile dolu bu kitaptan bir hikâye ile yazımızı sonlandıralım. Şükür ve huzur dolu günleriniz olsun. Selam ve dua ile.
Beşik Hikâyesi…
Bir genç; annesinin sözünü dinlemeyip dertli yüreğini ateşe attı. Zavallı kadın, çaresiz kalınca oğlunun beşiğini alıp önüne koydu, öğüt verici bir dille beşikle konuşmaya başladı: “Ey muhabbetsiz, küçüklüğünü unutan çocuk! Bir zamanlar durmadan ağlayan aciz bir mini mini değil miydin? Senin yüzünden nice geceler uykusuz kaldım. Şu beşikte güçsüz kuvvetsiz yattığın zamanlar, üzerinden sineği kovmaya mecalin yoktu. Vaktiyle sinekten incinen bebek, şimdi büyüdü, güç ve kuvvet sahibi oldu. Nihayet gün gelecek, mezarın içinde tekrar o eski günlere döneceksin ama. Üstünden karıncayı kovacak mecalin kalmayacak bu kez. Mezar kurtları beynini yerken göz kandillerin sönecek.”
Giderken; kuyuyu yoldan fark edemeyen bir görme engelli gördüğünde, gözlerin gördüğü için Allah’a şükretmelisin. Şükretmezsen, asıl gözleri görmeyen sen olursun. Aklı, fikri sana hocalar vermedi. Yüce Allah, çamurunu bu vasıflarla yoğurdu. Yaratıcı, sana Hakk’ı kabul eden bir kalp vermediyse şayet; kulağına gelen hak sözü, batıl sanırdın.