
Balıkesir’de bir yıldır BENGİ projesini devam ettiren Vali Ersin Yazıcı, binlerce öğrenci ve öğretmenle bir araya gelip, kitap okuma alışkanlığının kazandırılması ve okullarda ‘Adam gibi Adam’ yetiştirilmesi için çırpınıyor. Vali Yazıcı, “20 ilçemde kaymakamlar bütün okulları ziyaret etti, haftanın 2 günü de okullara gidiyorlar, bunun 80 ilde örneği yok” dedi.
Vali Ersin Yazıcı, il genelinde bir yıl önce başlattığı Balıkesir’de Eğitimde Niteliği Geliştirme İzleme (BENGİ) projesini HABERCİ’ye anlattı.
Vali Yazıcı, “Mülki amir olarak mesleğe başladığımdan bu yana ülkemizin geleceğinin eğitimden geçtiğinde herkes mutabık olduğu için eğitim alanındaki eksiklikler ve aksaklıkların giderilmesi adına görev yaptığım her yer de eğitim konusunu ajandamın ilk sırasına aldım. Eğitim önceliğim, buradan önce Rize Valisiydim orada da proje uygulamıştık. Bir kampanya dahilinde hareketlenme sağlamaya çalışıyorum. Balıkesir’de Eğitimde Niteliği Geliştirme İzleme dedik projenin adına BENGİ. Bu proje ile bir farkındalık oluşturup Marmara Adası’ndan Savaştepe’ye, Ayvalık’tan Dursunbey’e kadar 20 ilçemizde eğitime öncelik veriyoruz. Balıkesir eğitimde iyi illerden biri. Ama sadece iyi bir liseyi kazanmak yada iyi bir üniversiteye gitmeyi anlamıyorum ben eğitimden” dedi.
HAFTADA 2 GÜN TÜM OKULLARDA OKUMA SAATİ YAPILIYOR
Eğitimin komplike bir şey odluğunu kaydeden Vali Yazıcı “Eğitim insan yetiştirmek, adam yetiştirmek, iyi insan yetiştirmektir. 2 yıl önce yaptığımız çalıştayda milli eğitim müdürleri, öğretmenler, özel okullardan öğretmenler 200’e yakın insan toplandık eğitimdeki sorunlarımız, yapabileceklerimiz ile ilgili kararlar aldık. O çalıştayın başında şunu ifade etmiştim, arkadaşlar sorunumuz ihtiyacımız çok. Sadece bizim yerelde yapabileceklerimizin listeye yazılmasını istedim. Çalıştayda 15-20 maddelik yapılacakları sıraladık. Kitap okuma alışkanlığının kazandırılması noktasında takıntım olduğunu söyledim bunun mutlaka olması gerektiğini bildirdim. İlçe kaymakamlığı yaptığım yerlerde ve valilik yaptığım yerlerde ‘Kitap okuma saatlerim’ hep oldu. Doğru kitle çocuklardır ve Rize’de de bunu yaptım. Olmazsa olmazım ‘Okuma Saati’ zorunlu olacak dedim. Haftada 2 gün Okuma Saati zorunlu olacak, okul idaresinin belirleyeceği günlerde dedim. Şükürler olsun bununla da gurur duyuyorum bu ilde bunu oturttuk şu anda ilkokuldan liseye kadar tüm okullarda haftada 2 gün ‘Okuma Saati’ yapılıyor. Doğru kitlenin burası olduğunu düşünüyorum. Şu bir bilimsel veri, 40 yaşından sonra insanların alışkanlık değişim oranı sadece yüzde 15-20 civarında. Bu alışkanlığı çocukken vermek lazım. Şu an bu şehirde Dursunbey’in köyünde de Ayvalık’ta da, Erdek’te de kitap okuma saati yapılıyor” diye konuştu.
“HAFTADA EN AZ 300 ÖĞRENCİ İLE SOHBET EDİYORUM, HAYATI ANLATIYORUM”
BENGİ projesini çok önemsediğini ve yapılan çalışmaları gururla anlatan Vali Yazıcı şöyle devam etti: “Benim bir konuyu önemsediğimi bütün vücudumla göstermem gerektiğine inanıyorum. Benim önceliğim eğitimse benim bunu her şekliyle göstermem lazım. Konuşurken eğitim benim önceliğimdir diyerek güzel cümleler kurmak yerine ben şunu yapıyorum ve bunun doğru olduğuna inanarak yapıyorum, eğitim bu ülkenin önceliği ve fiziki olarak da hükümetimiz hemen hemen tüm ihtiyaçları karşıladı. Ama nitelik ve kalite ile ilgili biz eğitim ordusu olarak bir şeyler yapacağız. 1 milyon öğretmenimizle yapacağız, ben bu konuyu önemsediğimi şöyle gösteriyorum, ben her hafta 2 okula gidiyorum. Okula gidiyorum ‘Okuma Saati’ yapıyorum 20 dakika, Öğretmenlerle yarım saat sohbet ediyorum. Bu şehirde 15 bin öğretmenim var şu ana kadar 2 yılda 10 bin 800’ü ile buluşmuşum bire bir. Her okulda 150 öğrenci ile sohbet ediyorum. Sohbetin başında söylüyorum, burada bulunanların en az yüzde 50’si bir kelime, bir cümle konuşacak diyorum. Öğrencilerin mutlaka fikirlerini alıyorum, nasihat cümlesi kurmuyorum, doktor, mühendis olun demiyorum, Hayalleriniz, hedefleriniz olsun diyorum.
“YALAN VE DÜRÜSTLÜĞÜ TARTIŞIYORUZ”
Öğrencilerle sohbetimizin 15-20 dakikasını yalan ve dürüstlüğe arıyorum. Niçin yalan söylüyoruz, ne durumda söylüyoruz, neden söylüyoruz, kim kime yalan söylüyor, hangi durumda söylenir, söylenir mi söylenmez mi ? Çocuklara tartıştırıyorum ve en son dost, arkadaş muhabbeti yapıyoruz, dostluk nasıl bozuluru konuşuyoruz ve en son o da güven, dürüstlük ve yalana geliyor. En son da sohbetimi dostlarınızdan biri kitap olsun diye bitiriyorum sohbetimi. 1 saat sürüyor bu sohbet. Şunu gururla ifade ediyorum bu şehirde 20 ilçe var, küçücük Balya ilçemizde var, kocaman Bandırma ilçemizde var, bütün ilçe kaymakamları geçen yılki eğitim öğretim döneminde diğer 81 ilin 80’inde asla bu yoktur, kaymakam arkadaşlarım ilçelerindeki bütün okulları eğitim öğretim döneminde ziyaret ettiler. Ben gidince o da gidiyor. Bunun başka bir örneği yok. 40-50 bin nüfuslu ilçelerde istediğiniz yerde anket yapın, bir ilçe milli eğitim müdürü eğitim öğretim döneminde bütün okullarına gitmiş olamaz. Benim ilimde bütün kaymakamlar bütün okullarına gitti. Bu gidiş benim dediğim formatta oluyor, öğretmen arkadaşlarla sohbet ediyor, öğrencilerle kitap okuyor, sohbet ediyor. Bunun hiçbir faydası olmasa okula bir misafir geliyor, okula çeki düzen veriyorsunuz, etrafı toparlıyorsunuz. Buradan başlıyor, tabi ki bir sürü katkısı var, ben bunu ısrarla inatla yapıyorum, bu benim 2 saatime mal oluyor. Eğitim her şey. Çocuklarla dürüst iyi insan kurgusunu yaptığım gibi öğretmen arkadaşlardan iki ricam oluyor, bir okuma saatini önemsemelerini bir de değerler eğitimini önemsemelerini istiyorum.
“ÖĞRETMENLERE İNSANI SEVMEYİ VE SAYMAYI ÖĞRETİN DİYORUM”
Öğretmenlerimizden öğrencilere insanı sevmeyi ve saymayı öğretmelerini istiyorum. Oradan başlayalım ondan sonra bir çok değerimizi öğretelim. Bütün anne babalar çocuk mühendis olsun, doktor olsun, subay olsun, öğretmen olsun, nitelikli toplumda saygınlığı olan mesleği icra etsin istiyoruz. Dünyada böyle bir gerçek yok. Dünyada çalışanların yüzde 65’i işçi, hatta büro çalışanlarını da işçi sınıfına alırsak yüzde 80-85’i işçi, beyaz yakalı molanı yüzde 15-20. Herkes yüzde 15-20’yi istiyor. Öğretmenlere şunu söylüyorum ‘Adam gibi adam yetiştirin.’ Profesör olup adam değilse bir önemi yok, polis olup çocuk hakkını tanımıyorsa, insan hakkına saygısı yoksa, kul hakkına hiç itibar etmiyorsa polis olmasının, polis müdürü olmasının bana hiçbir faydası yok. İnsanı sevmiyorsa doktor olmasının hiçbir önemi yok. Israrla diyorum biz ‘Adam gibi adam yetiştirelim’ bu ister su tesisatçısı olsun, ister çöpçü olsun, ister profesör olsun, ister gazeteci olsun, ister vali olsun, ister subay olsun adam gibi adam olması lazım. Herkes işini adam gibi yaparsa saygı duyacağız, adam gibi yapmazsa çöpçüye de saygı duymuyoruz, profesöre de. Her Kaymakam ve her İlçe Milli Eğitim Müdürü ve ben ilçelerimizdeki en alt gruptaki bir okulu paylaşıyoruz. Kaymakam ve Milli Eğitim Müdürü sorumlu olduğu okulun her şeyi ile ilgileniyor, okulun her programına gidiyor, ayda bir kez mutlaka okula gitmek zorunda, o okulu diğer okul seviyelerine taşımaya gayret ediyoruz. Tüm bu çalışmalar ciddi zaman istiyor ve bunların sonuçlarını 3-5 yıl sonra alacağız. Bu şehirde bir iz bırakabilirsem, 5 yıl sonra eğitimdeki değişiklik görülecek, insanların duasını almayı başaracağız. Birleşmiş Milletlerin yaptığı araştırmada kitap okumada 173 ülke arasında berbat bir yerdeyiz 86. sıradayız ben bunu kabul etmiyorum. Bu ayıp, bu ayıbı kaldırmamız gerekir diye söylüyorum. 11 bin öğretmenime söyledim, onlara da söz hakkı veriyorum. Bu ayıp bize yakışmıyor, bunu ortadan kaldıracağız. Biz büyük bir milletiz, bir Japon yılda 25 kitap okurken, bana işte çocuklar tablet kullanıyor, cep telefonundan okuyor derseniz yemez kardeşim, bu cep telefonunu en çok Japon kullanıyor. Filandalı 18 kitap okuyor, bütün Avrupa ülkelerinde 10-12 civarında, bizim en iyi veri 6 Türk bir kitap okuyor. Alt gelir grubunun yoğun olduğu mahallelerdeki okullar ile özel ilgileniyoruz.
“EĞİTİMLE SPOR KARDEŞ OLDU, ÇOCUKLARA SPOR YAPMAK ZORUNLU”
BENGİ Projesi’nin yanına ‘Sporda Yetenek Onla Gelecek’ projemizi ekledik. Spor ile eğitim benim nezdimde kardeş kuruluş. İlk geldiğimde Milli Eğitim ve Gençlik Spor Müdürüne dedim ki; siz kardeşsiniz, biriniz diğerini asla şikayet etmeyecek, zorunlu kardeşsiniz, döversem de ikinizi birden döverim dedim. Yaş itibariyle aynı kitle ile uğraşıyorlar. Her ilçede alt gelir grubunun yoğun olduğu 1-2 okulu belirledik, 2. sınıftan 8. sınıfa kadar bütün çocuklara diyoruz ki spor yapmak zorunludur. Alt gelir grubunun olduğu yerlerde anne babalardan itirazlar geliyor malzemeleri ben alamam diye hayır devlet olarak biz alacağız diyoruz. Sağ olsun belediyeler çok destek sağlıyor. Öğrencilere futbol hariç tüm branşlarda spor yaptırıyoruz.
Alt gelir grubunun yoğun olduğu bölgelerdeki çocuklarımızı mafyavari kişiler kullanmaya müsait, benim bu bataklığı kurutmam lazım. Spor yapmak çocuklarımıza içinde adı konulmayan bir disiplin barındırıyor. Spor ve müzikte var bu sihir sadece. Çocuklara karate, tekvando, güreş, basket, voleybol, masa tenisi gibi branşlarda spor yaptırıyoruz. Antremanlarla çocuğun hayatı düzene giriyor. Eğer isteyerek yapıyorsa, o haşarı çocuğa basket hocası diyor ki ‘Akşam 9’da yatmazsan, sigara içersen seni takıma almam’ diyor. Sen basket takımında olmak için gidiyorsun takıma. Çocuğun hayatı sporla disipline olmaya başlıyor, normal hayatı da düzene giriyor, anne çocuğunun müsabakasına gidiyor, sosyalleşme de başlıyor. Hırsa, hedef, sporda var. Bu sporun ayrı bir gücü. Şu an 28 bin öğrenciye ulaştık. Satrancı da bir spor kabul ederek, geçen yıl bütün ilkokul 1. sınıflara satranç takımı dağıtmaya başladık. Belediyeler destek oluyor, alt gelir grubunun olduğu sınıflarda para ile kitap aldırmıyoruz, biz alıyoruz. Karesi ilçemizde her dersliğe kitaplık yapıldı. Bu yıl 1. sınıflara satranç takımı dağıtmaya devam edeceğiz. Eğitim önceliğimiz, ben de çocuklarla vakit geçirmekten mutlu oluyorum.” Özel Haber: Mahmut ACARÖZ