BIST 100
10.971,52 1,24%
DOLAR
42,0620 0,24%
EURO
48,5707 -0,11%
GRAM ALTIN
5.412,39 -0,33%
FAİZ
40,01 -0,32%
GÜMÜŞ GRAM
65,90 -0,22%
BITCOIN
109.798,00 0,34%
GBP/TRY
55,3479 0,14%
EUR/USD
1,1537 -0,24%
BRENT
64,77 0,62%
ÇEYREK ALTIN
8.849,25 -0,33%
Balıkesir Kapalı
Balıkesir hava durumu
20 °

“Bu proje Türkiye’yi bitirme projesidir”

CHP İl Başkanı Serkan Sarı, dün parti binasında toplantıda ‘Kanal İstanbul’ projesine karşı çıktı. Sarı, başta ‘Kanal İstanbul’ olmak üzere, bazı projeleri başı sonu belli olmayan projeler olarak niteledi. Kanal İstanbul projesi ile ilgili olarak karşı çıkış nedenlerini anlattı. Bu konuda vatandaşları karşı çıkmaya davet etti. İtiraz dilekçesi vereceğini söyledi. Basın açıklamasına katılan CHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın da, bu konu ile ilgili görüşlerini açıkladı.

Ülkede tartışma konusu olan ve herkesin hassasiyetle takip ettiği ‘Kanal İstanbul’ projesine çevre, doğa, insana, ekolojiye, tarihe ve vatan toprağına olan sorumluluk gereği tepki, itirazları dile getirmek adına çağrıda bulunmak üzere bir araya geldiklerini ifade eden Serkan Sarı, “Kanal İstanbul Projesinde birçok alanda itirazlar dile getiriliyor. Balıkesir’in doğaya, insana, canlıya saygılı vatandaşları olarak bu ülkenin her bir köşesinde nerede bu vatan toprağının değerini bilen bizler olarak sahip çıkacağımızı bir defa dile getirmek istiyorum” dedi.

“BAŞI SONU KİME HİZMET ETTİĞİ BELLİ DEĞİL”

Açıklamasına, “İstanbul’da yapılan proje bugün başı sonu kime hizmet ettiği belli olmayan, bir rant cephesine mi, bir rantçı gruba mı, yoksa bu ülkeyi, bu toprakları ve bu coğrafyayı kendi siyasi ve askeri ikballeri uğruna ele almaya çalışan ve Montrö Antlaşması’yla sınırlandırılmış olan kanalı yeniden kendi ellerine alabilmek ve kendi istekleri doğrultusunda yönetebilmek adına mı atıldı bu adımlar hep birlikte değerlendireceğiz” sözleriyle devam eden Başkan Sarı, İstanbul’un, yaklaşık 20 milyon insanın yaşadığı çok önemli bir kent olduğunu söyledi.

Projenin su kaynaklarını etkileyeceğini belirten Sarı, projenin mali yükünün 70-80 milyar lira civarında olduğunu anlatarak, “Bu projenin kamuoyunda farklı şekilde yap-işlet-devret modeliyle yapılabileceği dillendiriliyor. Hiç para ödemediğimiz köprüler, yollar, tüneller bugün Balıkesir’deki vatandaşların sırtına yüklenmiş vaziyette. Devletin vermiş olduğu garantilerle, sizlerin vermiş olduğu vergiler, çocuklarımızın geleceği bu başı-sonu belli olmayan projelere ve kişisel ikballer uğruna ve belli bir rant grubuna hizmet etmek adına hepimizin kaynakları heba edilmektedir. Sadece paramız ve kaynaklarımız mı heba ediliyor? Su kaynaklarımız, doğamız, ormanlık alanlar, tarım alanları, tarihi alanlar ve ekolojik dengemiz hiç edilerek, yok sayılarak bitirilmeye çalışılıyor. Bu bir kanal projesi değil, bu proje Türkiye’yi bitirme projesidir” diye konuştu.

“BİRİLERİNE PEŞKEŞ Mİ ÇEKİLECEK?”

Sarı, açıklamasının devamında ise; “Kanal açarak bir gelecek hayal edenler yerine keşke o tarım arazilerinde üretime öncelik vererek, çiftçiyi, köylüyü kalkındırmaya öncelik vererek bir yatırım planı ve programı yapılmış olsaydı eminim ki bu ülkeye çok daha büyük yatırımlar sağlamış olurduk. Şu anda önümde bazı rakamlar var; 23 milyon metrekare orman alanı İstanbul’da şu anda yok olmayla yüz yüze. 136 milyon metrekare tarım alanı İstanbul’da yok olmakla karşı karşıya. 200 binden fazla ağacın kesileceği yönünde raporlar konuşulmakta. Bunlarla beraber İstanbul’da; bilindiği gibi Balıkesir’ de aynı sıkıntıları yaşıyor, bir deprem ve fay hattı üzerinde yer alan bir kentimiz. Bu yapılan çalışmalar bu fay hattını hareketlendirebileceği gibi önümüzdeki dönemde bir risk unsuru doğurabileceği yine tartışma konuları arasında yer almaktadır. Yap-işlet-devret modeliyle yapılarak devletin üzerine bir yük getirmeyeceğini söyleyenler bugün devletin bütün kaynaklarını buraya aktaracak olanlardır.

Bizler istiyoruz ki; uzunca bir dönemden beri tartışma konusu olan çok daha küçük bir rakama karşılık gelen Tank Palet Fabrikamız bugün Katarlılara satılmış durumda. Şayet böyle bir kaynağımız varsa önce kendi değerlerimizi, kendi fabrikalarımızı, kendi üretimimizi ayakta tutmamız gerekmekteyken, görüyoruz ki bu ülkenin kaynaklarını, yine bu ülkenin geleceğin düşünmeyen bir anlayış tarafından birilerine peşkeş çekilmektedir.

Eğer bir kaynağımız varsa toplumun her bir köşesinde hakkını arayan EYT’lilerin hakkını ödeyelim. Asgari ücrette üç kuruşa razı görülen işçi ve emekçilerimizin haklarına sahip çıkalım. Ekonomik buhran içerisinde boğuşan esnafımızı, üreticimizi ve bugün ülkenin kalkınması için emek vermiş insanlarımızın kaynaklarına ve ihtiyaçlarına cevap olalım. Bugün eğer bir kaynağımız var ise ülkenin bitmeye yüz tutmuş olan, tükenmiş olan ve dünyanın gerisine bizi ittiren eğitim sistemimize en büyük kaynağı aktarmamız gerekiyor. Köprü yaparak, yol yaparak, kanal açarak değil, bu ülkenin değerli beyinlerini eğiterek bu ülkeyi kalkındırabiliriz. Bu popülist politikalarla seçim arifesinde, seçim döneminde popülist söylemlerle halkımızın kafalarını bulandırıp, aklını karıştırmak yerine geleceğimiz olan çocuklarımızın beyinlerine eğitim yaparak, onların eğitimine yatırım yaparak kalkınmamız daha kolay ve başarılı olacak” diye konuştu.

“TEPKİMİZİ EL BİRLİK GÖSTERMEYE DAVET EDİYORUM”

İstanbul Boğazından 2017 yılında 42 bin gemi geçerken 2018 yılında 41 bin 2019 yılının ilk dokuz ayında ise 30 bin civarında gemi geçişinin olduğunu, boğaz trafiğinin artmak yerine her geçen yıl geriye gittiğini anlatan Sarı, açıklamasını şöyle tamamladı:

“Bugün boğazdaki sıkışıklıktan kazaları önümüze koyarak itirazda bulunuyorlar. Yapılan boğazın genişliği; şu anda İstanbul Boğazı’nın en dar yeri 700 metre, yapılacak kanalın en geniş yeri ise 150 metre olacak. Uzunluğu ile ilgili olarak kanal büyük bir avantaj sağlıyor dediler. Öyle mi? Bu avantajı sağlayan kanallar var doğru ama bu kanal İstanbul kanalı değil. Dünyanın değişik yerlerinde avantaj sağlayan, yolu kısaltan, ticari anlamda avantaj sağlayan kanallar var. Yine bir yalanla karşı karşıyayız; bu kanalın uzunluğu 45 kilometre, İstanbul Boğazı’nın uzunluğu 30 kilometre. Yolu kısaltmak yerine yolu daha fazla uzatan, sadece belli çehreye hizmet etmek amacıyla planlanmış bir projedir. Bugün ticari gemilerin bu kanalı kullanacağı söylüyorlar ama hiçbir şekilde gerçekçi olmadığını hepimiz biliyoruz.

Montrö Sözleşmesi’yle beraber bu kanalın kullanım hakkı herhangi bir sınırlandırma olmaksızın zaten bütün ticari gemilere bu hak tanınmış vaziyette. Ama bu yapılacak yatırımla boğazlarımızı ve denizlerimizi ve Karadeniz’i güvenli tutacak bu anlaşma hiç edilecek ve yok edilecek. Bizler el birlik olup o yıllarda bize kazandırılmış olan, haklarımızdan mahrum olmamak adına hep birlikte buna sahip çıkmak zorundayız. Bugün Montrö Sözleşmesi’yle savaş gemilerinin Karadeniz’de kalma sürelerini ve Karadeniz’in bir savaş alanına çevrilmesiyle ilgili önemli tedbirler var. Oraya girebilecek gemiler 15 bin tondan daha büyük olamayacak. Maksimum bir ülke dokuz gemi bulundurabilecek ve 21 günden gazla bu gemiler Karadeniz’de bulunamayacak. Eğer bu kanal açılırsa herhangi bir sınır olmaksızın bu gemilerin Karadeniz’e geçişinin önü de açılmış olacak.

Bizler ranta hizmet etmek yerine, ülkemize hizmet etmeye, çevremize, doğamıza ve geleceğimize dair tepkimizi göstermeye bütün vatandaşlarımızı, bütün Balıkesir’de yaşayan halkımızı davet ediyoruz. Bu ülkenin neresinde değerlerimize, tarihimize, coğrafyamıza, tarımımıza, ormanımıza, toprağımıza, suyumuza karşı bu kasıt yapılırsa biz Balıkesir’in duyarlı vatandaşları olarak bu kastın karşısında el birlik durmayı biliriz. Bu sebeple hazırlanmış olan bir itiraz dilekçemiz var. ÇED raporu sürecinin hangi bilimsel gerekçe gösterilerek hazırlandığını bilemediğimiz, anlayamadığımız ve kabul edemediğimiz bu ÇED sürecine karşı itirazımızı yapamaya bütün Balıkesirli duyarlı, vatansever halkını davet ediyorum. 2 Ocak son itiraz günü. Hep birlikte 2 Ocak saat 13:30’da İl Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü’nün önünde bu dilekçelerimizi ve bu tepkimizi omuz omuza el birlik göstermeye davet ediyorum. Bugün bu tepkiyi çığ gibi Balıkesir’de de büyüteceğiz. Türkiye’nin dört bir köşesinde olduğu gibi biz de Balıkesirliler olarak el birlikte bu mücadeleye destek vereceğiz. Balıkesir’de bu sorumluluğa sahip olan herkesi bu itiraza davet ediyorum. 2 Ocak Perşembe günü hep birlikte Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde itiraz dilekçelerimizi vermek üzere bütün Balıkesir halkını bu itiraza ortak olmaya çağırıyorum. İnanırsak, birlikte olursak mücadele edersek ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini koruyabiliriz. Bunun için her bir Balıkesirliye her bir vatandaşımızın desteğine ihtiyacımız var.”

“HALKA KARŞI BİR ŞEY YAPILAMAZ”

Basın açıklamasına katılan CHP Milletvekili Ahmet Akın da; Türkiye’nin genelinde bu Kanal İstanbul Projesi’ne bir rant projesine karşı olan itirazların çığ gibi büyüdüğünü, şu an da başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her noktasında güzel ülkesine sahip çıkmak isteyen, kendi bölgesine sahip çıkmak isteyen, güzelliklerine sahip çıkmak isteyen, talana, ranta hayır diyen bütün vatandaşların bununla ilgili çalışmalar başlattıklarını belirtti.

Akın, şunları söyledi: “Ayrıca Kanal İstanbul’un yapılacağı bölgedeki mülkiyet değişiklerinin araştırılmasıyla ilgili meclise teklif verdik. Yani o bölgedeki mülkiyet değişiklikleri nelerdir, kimlerin eline geçti? kimler daha önceden alımlar yaptı? Ne zaman ne süreç içinde yaptılar? Bununla ilgili kanun teklifi verdik. Bunun araştırılmasını talep ettik ve şu anda mecliste bekliyor. Yeni yılın ilk günlerinde meclis açılır açılmaz bu konuyu tekrar dile getireceğiz. Ayrıca şöyle bir konu var: 23 Haziran’da zaten İstanbul halkının desteğini alamadılar. Yani projelerden tutun, hiçbir desteğini alamamış bir hükümet, iktidar veya sistem var. İstanbul halkı başta bunları çürüttü. 23 Haziran’da biz sizin projelerinizi de, sisteminizi de beğenmiyoruz, istemiyoruz dedi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yetki verdi. Ekrem başkan ve ekibiyle birlikte Türkiye genelinde oluşturulan bu tepkiyle birlikte bence olumlu bir dönüş olacak ve bu yanlış proje geri dönülecek diye düşünüyorum. Hiçbir şey olmazsa da rahatlıkla 2020’de sandığı koyarız, oradaki halk kendisine göre kararı verir, referandumda ne çıkar ona göre herkes görür. O süreçte halkın önünde bilim adamları konuşur, çıkarlar getirilerini, götürülerini sorarlar, ona göre de oradaki milletimiz kararını verir. Yani bu projenin olacağını zannetmiyorum. Çünkü halka rağmen hiç bir şey yapılamaz. Büyük oranda da bu konuya karşı olan bir kamuoyu var.” Cengiz GÜNER

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?