İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesiyle birlikte, özellikle eğitim ve yükseköğretim sisteminde "yatay geçiş" konusu yeniden gündeme geldi. Yatay geçiş, üniversite öğrencilerinin, kendi üniversitelerindeki bir bölümden başka bir üniversiteye veya aynı üniversite içinde farklı bir bölüme geçiş yapabilmesini sağlayan bir uygulama olarak tanımlanıyor. Ancak, İmamoğlu'nun diploma tartışmaları bu süreci daha geniş bir boyuta taşımış durumda.
İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi, sadece siyaseti değil, aynı zamanda eğitim sistemini de gündeme taşımış oldu. Eğitimde yatay geçişle ilgili çeşitli sorular ve eleştiriler ortaya çıkarken, özellikle devlet üniversitelerinin yatay geçişlerde gösterdiği tutum merak ediliyor. Öğrenciler, farklı üniversiteler arasındaki geçişin ne kadar adil olduğu, hangi kriterlere göre bu geçişlerin değerlendirildiği ve eğitimde eşitlik ilkesine ne kadar uyulduğu gibi soruları gündeme getiriyor.
Özellikle eğitimdeki bu hareketlilik, akademik başarı, ders içerikleri ve öğretim kalitesi gibi unsurların üniversiteler arası geçişlerde ne derece belirleyici olduğu üzerine de tartışmaları körüklüyor. Yatay geçişte zorluk yaşayan ya da sisteme dair adaletsiz bir durum olduğunu düşünen birçok öğrenci, mevcut sistemin şeffaflık ve eşitlikten uzak olduğuna dikkat çekiyor.
Öte yandan, yatay geçişin yalnızca öğrenciler için değil, üniversiteler için de bir dizi sorunu beraberinde getirdiği görülüyor. Geçiş yapan öğrencilerin yeni üniversitelerine adapte olabilme süreci, hem öğrencilerin hem de akademik kadroların üzerinde baskı oluşturabiliyor. Bu durum, bazı üniversitelerde eğitim kalitesinin düşmesine ve öğrenci profillerinin birbirinden çok farklı olmasına yol açabiliyor.
İmamoğlu'nun diploması üzerinden gelişen tartışmalar, eğitim sistemindeki adalet ve eşitlik meselelerini de yeniden gözler önüne serdi. Yatay geçiş uygulamasının daha şeffaf ve adil bir şekilde düzenlenmesi gerektiği, akademik başarıyı daha fazla ön plana çıkaran bir sistemin gerekliliği, toplumun büyük bir kesimi tarafından savunuluyor. Bu konu, önümüzdeki dönemde eğitimdeki reform süreçlerinin şekillenmesinde önemli bir belirleyici faktör olabilir.
