
Son zamanlarda artan depremler ve geçmişte yaşanan yıkımlar, Türkiye’deki bina stokunun dayanıklılığını yeniden gündeme getirdi. Uzmanlar, kolon güçlendirme tekniklerinin hayat kurtarıcı olabileceğini ancak uygulamaların hâlâ isteğe bağlı olduğunu belirtiyor.
Türkiye’de son dönemde artan sismik hareketlilik ve geçmişte yaşanan büyük depremler, yapı güvenliği konusunu yeniden ön plana çıkardı. Uzmanlara göre, milyonlarca bina hâlâ deprem yönetmeliklerine tam olarak uygun değil ve güçlendirme çalışmaları çoğunlukla isteğe bağlı şekilde yürütülüyor.
Deprem mühendisleri, kolon ve taşıyıcı sistem güçlendirmesinin yapı dayanıklılığını önemli ölçüde artırdığını vurguluyor. Ancak ülke genelinde kapsamlı ve zorunlu bir güçlendirme seferberliği bulunmuyor. Çalışmalar genellikle kentsel dönüşüm başvuruları, riskli yapı raporları ya da bireysel talep doğrultusunda başlatılıyor.
Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye genelinde yaklaşık 6,7 milyon konutun güçlendirme veya yeniden inşa sürecine ihtiyaç duyduğu tahmin ediliyor. Bu yapıların büyük kısmı 2000 yılı öncesinde yapıldığı için sismik dayanım açısından yetersiz durumda.
Yetkililer, önceliğin tamamen yıkılan bölgelerdeki yeniden inşa projelerine verildiğini, güçlendirme süreçlerinin ise daha çok vatandaş inisiyatifine bırakıldığını ifade ediyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen projelerde, TOKİ aracılığıyla bazı bölgelerde yeni konut yapımları sürüyor. Ancak mühendislik açısından bakıldığında, mevcut binaların güçlendirilmesi uzun vadede hem çevresel hem de ekonomik olarak daha sürdürülebilir bir çözüm olarak görülüyor.
Kolon ve Bina Güçlendirme Teknikleri
Bina güçlendirmede en kritik adım, kolon ve taşıyıcı sistemlerin dayanıklılığını artırmak. Türkiye’de kullanılan yöntemler, hem klasik betonarme teknikleri hem de modern kompozit çözümleri kapsıyor.
1. Beton Ceketleme (Shotcrete):
En yaygın yöntemlerden biri. Kolonun çevresine ek donatı ve püskürtme beton uygulanarak dayanımı artırılıyor. Ancak uygulama sırasında bina kullanılamaz hale gelebiliyor.
2. Betonarme Duvar Ekleme:
Taşıyıcı sisteme yeni duvarlar entegre edilerek yapının yatay yük taşıma kapasitesi artırılıyor. Özellikle çok katlı binalarda tercih ediliyor.
3. FRP (Lif Takviyeli Polimer) Sistemleri:
Karbon veya cam fiberle yapılan bu sistem, kolonun çevresini saran özel bir polimerle güçlendiriliyor. Hafifliği sayesinde tarihi yapılar için de uygun.
4. FRCM (Kumaş Takviyeli Çimentolu Matris) ve CRM (Kompozit Takviyeli Harç):
Son yıllarda öne çıkan modern teknikler. Çimento bazlı matris ve yüksek mukavemetli tekstil lifleriyle kolon ve kirişlerin esnekliği artırılıyor. Hem dayanıklılığı artırıyor hem de binaya fazla ağırlık bindirmiyor.
Uzmanlara göre bu sistemler, İstanbul, İzmir ve Marmara bölgesi gibi riskli alanlarda özellikle okul, hastane ve tarihi binalar için etkili çözümler sunuyor. Ancak uygulama maliyetleri, kullanılan malzeme ve proje kapsamına göre değişiyor.
Bu Hizmeti Veren Özel Firmalar
Türkiye genelinde bina güçlendirme hizmeti sunan çok sayıda özel mühendislik firması bulunuyor. Bu firmalar, genellikle statik analiz, riskli yapı raporu hazırlama, proje çizimi, kolon güçlendirme uygulamaları ve taşıyıcı sistem onarımları gibi hizmetler veriyor.
Firmalar genellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli gibi deprem riski yüksek illerde yoğunlaşıyor.
Bazıları yalnızca FRP ve FRCM sistemleri üzerine uzmanlaşırken, bazıları anahtar teslim güçlendirme projeleri sunuyor.
Uzmanlar, güçlendirme yaptırmak isteyen vatandaşlara şu uyarılarda bulunuyor:
Mutlaka TMMOB’a bağlı inşaat mühendisleri tarafından onaylı projeler tercih edilmeli,
Ruhsatlı uygulama firmaları ile çalışılmalı,
“Estetik yenileme” vaadiyle yapısal güvenliği ihmal eden firmalardan uzak durulmalı.
Bu tür uygulamalar, deprem anında binanın ayakta kalma ihtimalini büyük oranda artırıyor.
2018 yılında yürürlüğe giren Türk Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY) ve 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası, güçlendirme süreçlerine yasal zemin sağlıyor. Ancak denetim eksiklikleri, finansal engeller ve uzman sayısındaki yetersizlik, yaygınlaşmanın önündeki en büyük engeller arasında.
Son dönemdeki artçı ve orta büyüklükteki depremler, bu konunun önemini bir kez daha hatırlattı. Mühendisler, vatandaşlara “bina performans analizi yaptırın” çağrısında bulunuyor ve veri temelli yaklaşımların hayat kurtarabileceğini vurguluyor.

