
Son günlerde Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde yaşanan deprem, hepimizi bir kez daha doğanın gücü karşısında ne kadar savunmasız olduğumuzu hatırlattı. Deprem; sadece sarsıntı ve hasar değil, aynı zamanda korku, belirsizlik ve hayatın ne denli kırılgan olduğunu gösteren bir uyarı niteliğinde. Sındırgı’daki depremde can kaybı yaşanmaması en büyük teselli kaynağımız oldu, ancak her afet sonrası olduğu gibi, dayanışma ve bilinçlenme ihtiyacı yeniden öne çıktı.
Depremler, ülkemizin gerçeği. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. Bu yüzden sadece afet anında değil, öncesinde de hazırlıklı olmak zorundayız. Yapılarımızın deprem yönetmeliklerine uygun inşa edilmesi, acil durum planlarının hazırlanması, halkın bilinçlendirilmesi hayati önem taşıyor. Sındırgı’da yaşananlar, sadece o bölge için değil, tüm Türkiye için bir ders. Doğaya karşı mütevazı olmak ve önlem almak tek çıkar yolumuz.
Öte yandan, ülkemizin farklı bölgelerinde devam eden orman yangınları da yaşam alanlarımızı, doğamızı tehdit ediyor. Yangınlarla mücadele eden kahramanlarımızı alkışlarken, bizler de doğaya saygı göstermenin yollarını aramalıyız. Yangınların büyük bir kısmı insan kaynaklı. Dikkatli olmak, ateş yakarken ve çevremizi korurken daha duyarlı davranmak gerekiyor. Her yangın sadece ağaçları değil, binlerce canlıyı, ekosistemi ve yerleşim alanlarını da yok ediyor.
Sındırgı’daki deprem ve yangınlarla boğuşan diğer bölgeler, aslında aynı sınavı veriyor: Doğayla uyum içinde yaşamanın ve birlikte güçlü olmanın önemini. Bu zor günlerde birlik olmak, yaraları sarmak kadar geleceğe hazırlıklı olmak da şart. Unutmayalım ki, afetler doğanın değil, hazırlıksızlığımızın sonucudur.
İçinde yaşadığımız coğrafya bize hem zenginlik hem de sorumluluk yüklüyor. Sındırgı ve yangın bölgelerindeki kardeşlerimize destek olmak, bilinçli olmak ve doğayı korumak en büyük görevimiz. Çünkü doğa bize her zaman güç verir, yeter ki biz ona saygı gösterelim.
👍🤗🤗🤭