
Geleneksel Türk Okçuluğu, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından resmi ders programına alınmasının ardından Balıkesir Üniversitesi Beden Eğitim ve Spor Meslek Yüksek Okulu’nda ders olarak okutulmaya başladı.
Türklere ait bir kültür mirası olan Geleneksel Türk Okçuluğu, İskit, Avar Hun gibi ön Türk kavimleri ile başlayıp Osmanlı döneminde en nitelikli haline ulaşmış bir kültür olarak biliniyor. Son iki asırda kesintiye uğramış olan bu uygulama, bir spor dalı olarak dünyada ve Türkiye’de 21. yüzyıl başlarından itibaren tekrar gelişmeye başladı.
Osmanlı’da okçuluk eğitimi veren üç kurum bulunuyordu. Bunlar, sivil talimhaneler, askeri talimhaneler ve okçuluk tekkesiydi. Şimdilerde ise Balıkesir Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksek Okulu’ndaki eğitimlere katılan öğrenciler, teorik bilgilerin yanı sıra yay gerip, ok atmayı da öğreniyor.
‘Okçu okunu aslında hedefe değil de kendi nefsine; egosuna; benliğine atar’ düşüncesinin temelini oluşturduğu Geleneksel Türk Okçuluğu felsefesinin öğretisi ile başlayan dersler, öğrencilerden yoğun ilgi görüyor. Derslerin tamamlanmasının ardından ise geleneksel yaylar ile atış yapabilecek seviyeye ulaşacak öğrenciler, yapılacak sınavlar ile eğitim sürecini tamamlamış olacak.
Geleneksel Türk Okçuluğu’nun tarihsel önemine değinen Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Daire Başkanı ve Balıkesir Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksek Okulu Geleneksel Okçuluk Öğretim Görevlisi Mutlu Tanrıkulu, “Türk milletinin yurt edinmesinde ve üç kıtaya hüküm sürmesinde okçuluğun önemi tartışılamayacak kadar büyüktür. Türklerin tarih sahnesinde yerini almalarından bu yana okçuluk ile birlikte anılan adı, asla göz ardı edilmemelidir” dedi.
Türkler için sınırları korumanın ve hayatta kalmanın yolunun küçük yaşta başlayan sağlam bir askeri eğitim ve terbiyeden geçtiğini ifade eden Tanrıkulu, “Çocukların daha küçük yaştan itibaren koyuna binerek ok ve yay ile hayvan avlamaları da bunun en belirgin göstergelerinden birisidir. Buna ilaveten Türklerin her daim savaşa hazır olması ‘Ordu-Millet’, ‘Ordu-Devlet’ anlayışını oluşturmuştur. Dolayısıyla bu derece gelişmiş savaş aletlerini mümkün kılan yapı, savaşçı ve halk kavramlarının aynı şeyi ifade ettiği bir toplumda hasıl olmuştur. Zira barış zamanında dahi tören ve eğlencelerde ok atma ve binicilik faaliyetleri yapılarak, bu eğlence bir savaş provasına dönüştürülmüştür” dedi.
HAKİMİYET SEMBOLÜ
Ok ve yayın bir hakimiyet sembolü olarak telakki edildiğini belirten Mutlu Tanrıkulu, “Türkler’in özellikle kompozit yay üretimi konusundaki ustalıkları ve bu işe gereken önemi ve ihtimamı göstermeleri, tarihimizin destansı zaferlerinin arkasındaki güç olarak görülebilir. Bizler de atalarımızın kutsiyet yükleyerek anlamlandırdığı geleneksel okçuluğu, aynı kutsiyet ve töreleri eşliğinde gelecek nesillere aktarma görevini üstlenmiş bulunmaktayız” dedi. İrfan DUROĞLU