
TEMA Vakfı, bu yıl 13-19 Kasım tarihleri arasında kutlanan Erozyonla Mücadele Haftası’nı ‘Türkiye Çöl Olmasın’ sloganıyla karşıladı.
Ülkemizin önemli bir bölümünün çölleşme riski altında olduğunu ifade eden TEMA Vakfı yetkilileri, “Çölleşmenin en önemli sebeplerinden biri de erozyon. İklim kriziyle artan şiddetli yağışlarsa erozyonu artırarak topraklarımızı yok ediyor. Ülkemizde her yıl 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor” diyerek, toprağı korumanın hepimizin görevi olduğunu bir kez daha anımsattı.
TEMA Vakfı tarafından hafta boyunca; ülke çapında çevrim içi webinar, uzun yıllardır düzenlenen geleneksel Toprak Yürüyüşü, stant çalışmaları ve eğitim sunumları gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. TEMA Vakfı Balıkesir İl Temsilciliği de hafta boyunca çeşitli etkinlikler gerçekleştirecek. TEMA Vakfı, 17 Kasım Cuma günü 10 Burda AVM'de stand açarak, vatandaşları erozyon konusunda bilgilendirecek. Balıkesir ve Havran'da ‘Toprak’ yürüyüşleri gerçekleştirilecek.
“2030 YILINA GELMEDEN SU FAKİRİ OLABİLİRİZ”
TEMA Vakfı İl Temsilcisi Metin Kuter, “İklim krizine dur demezsek sıcak hava dalgaları sıklığını ve şiddetini artıracak, buna bağlı olarak su varlıklarımız giderek azalacak. Bugün kişi başına düşen bin 347 metreküp su miktarıyla su kıtlığı çeken bir konumda olan ülkemizin, nüfus artışı ve su potansiyelindeki azalma ile birlikte 2030 yılından önce su fakiri bir ülke konumuna geleceği öngörülüyor. Yapılan araştırmalar, 2070 yılına gelindiğinde Akdeniz Havzası'nın en büyük gölü olan Beyşehir Gölü başta olmak üzere ülkemizin birçok su varlığının yok olacağını gösteriyor. Ülkemizin su potansiyelinde 2100 yılına kadar iyi senaryoda yüzde 15-20, kötü senaryoda ise yüzde 40-45 oranında azalma olacağı düşünülüyor.
“ÜLKEMİZ ŞİMDİDEN CİDDİ BİR KURAKLIK TEHDİDİ ALTINDA”
Artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar sonucu yaşanan kuraklıkların, tarımsal üretimi de ciddi boyutta etkilemektedir. Ülkemizin birçok bölgesinde şiddetli kuraklık yaşanıyor. Küresel ısınmanın 1.5°C'de sınırlanmaması durumunda, 2050 yılına gelindiğinde tarımsal ürünlerin verimliliği yüzde 45 oranında azalacak. Küresel gıda ihtiyacının yüzde 35-56 oranında artacağı göz önünde bulundurulduğunda, toprak varlığımızı korumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Ancak, ülkemiz karasal alanının yaklaşık 3/4'ü orta ve yüksek şiddette çölleşme riski altında. Çölleşmenin en önemli sebeplerinden biri de erozyon. İklim kriziyle artan şiddetli yağışlarsa erozyonu artırarak topraklarımızı yok ediyor. Ülkemizde her yıl 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor. Bu da en az 500 yıl gibi bir zamanda oluşan 1 cm'lik verimli üst toprağın 16 yıl gibi kısa bir sürede kaybedilmesi anlamına geliyor.
“İKLİM KRİZİYLE MÜCADELE İÇİN TOPRAĞI KORUMALIYIZ”
Toprak; atmosferden karbonu alan bitkilerin yaşam alanı olmasının yanı sıra en büyük karbon deposudur. Bu nedenle iklim krizinin etkilerini azaltan çözümlerin odağında toprağın korunması yer alıyor. İklim kriziyle mücadele için toprağı korumak hepimizin görevidir. Sera gazı salımının 2030 yılına kadar en az yüzde 35 oranında azaltılması, kömür başta olmak üzere fosil yakıt kullanımına son verilmesi ve toprak varlığımızın korunarak çölleşme ile mücadele edilmesi konusundaki çağrımızı yineliyoruz” dedi. Bilge Yurdusev

