
Hak-İş Konfederasyonu’na üye kadınlar Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda yaptıkları açıklamayla kadınlara uygulanan şiddete son verilmesini istedi. Hak-İş Kadın Komite Başkanı Beyza Erol, “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de maalesef kadına yönelik şiddet devam etmekte ve her üç kadından biri, fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılmaktadır” dedi.
HAK-İŞ Konfederasyonuna üye kadınlar ve sendika yöneticileri dün Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nedeniyle yaptıkları açıklamada kadına şiddetin son bulması için tüm kesimlere ortak hareket etme çağrısı yaptı. Basın açıklamasında konuşan Hak-İş Kadın Komite Başkanı Beyza Erol, “Kadına yönelik, şiddete, istismara, eşitsizliğe, ayrımcılığa, yoksulluğa, mobingge, güvencesizliğe karşı durmak için bir aradayız. Kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma kadına yönelik şiddet olarak kabul edilmektedir.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de maalesef kadına yönelik şiddet devam etmekte ve her üç kadından biri, fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılmaktadır. HAK-İŞ olarak, kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarının kararlılıkla devam etmesi ve bu süreçte tüm kesimlerin sorumluluk alması gerektiğine inanmaktayız.
Bu çerçevede son dönemde daha da yoğunlaşan çalışmalardan, kamunun, sivil toplum kuruluşlarının, yazılı-görsel-işitsel ve sosyal medyanın bu konuyu kamuoyunun gündeminde tutma konusunda gösterdikleri çabalardan memnuniyet duyuyoruz.
İçişleri Bakanlığımız tarafından yerli ve milli imkanlarla oluşturulan KADES programını 2018’den bu bugüne kadar 2 milyon 758 bin 120 kadın indirmiş ve 248 bin 473 ihbar alınmıştır. Bu çalışmalar sayesinde geçmişte uğradıkları şiddeti konuşamayan, paylaşamayan, gizli tutan kadınların artık konuştuklarını, resmi makamlara ve sivil toplum kuruluşlarına daha yoğun şekilde başvurduklarını, şikâyette bulunduklarını görüyoruz.
Diğer taraftan kadına yönelik şiddet konusunda hukuki düzenlemeler yapılırken, bu düzenlemelerin toplumsal değer yargılarıyla örtüşmesi, onlarla çelişmemesi ve toplumsal dokuyu, özellikle de temel yapımız olan ailenin çözülmemesi için azami dikkatin gösterilmesi gereklidir.
Şiddet kavramı her alanda ortaya çıkmasına karşın daha çok aile ile birlikte anılmaktadır. Aile ve şiddet kavramlarının bir arada kullanılmasını, neredeyse deyim haline gelmesini, kendi toplumumuzun tarihsel kültürü ve yaşam biçimi göz önüne alındığında çok doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bunu söylerken, halen bu anlamda yaşadığımız kimi problemleri görmemezlikten gelme veya öteleme gibi bir mantık yürütmüyoruz. Bizim toplumumuzun ve ülkemizin mayasında şiddet yoktur diyoruz.
Şiddet kavramının çalışma hayatındaki yansımaları da oldukça yaygındır. Bugün, psikolojik, ekonomik, cinsel, fiziksel ve benzeri şiddet türleri çalışma hayatında sıkça rastlanılan bir durumdur. Hem çalışma hayatında hem de toplumsal yaşamda, toplumsal değerlerin yerleştirilmesi, tahkim edilmesi ve yeni değerlerle zenginleştirilmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu anlamda toplum için sorun olan şiddetle mücadele için; Adli ve idari yaptırımların toplumun değer yargılarına uygun olması, şiddeti önleyici olumlu yapıcı değer yargıları oluşturulması, hoşgörü ve saygı değerlerini güçlendirici eğitimler verilmesi, şiddeti özendirici yeni medya yayınlarına engeller konulması, aileyi özendirici ve güçlendirici olumlu kavramlar terimler cümleler oluşturulmasını önemsiyoruz.
Kadına yönelik şiddete karşı şiddete sıfır tolerans yaklaşımı, bir devlet politikası haline gelmelidir. Yapılan çalışmaların daha caydırıcı, daha kapsayıcı ve daha etkili araç ve politikalarla sürdürülmesi gerekmektedir. Şiddetin artık hayatımızdan tamamen çıkması için devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve tek tek fertler olarak gelin birlikte mücadele edelim. Kamuoyuna ‘Şiddete Sessiz Kalmayın! Şiddete Ortak Olmayın’ diyoruz” dedi. Mahmut ACARÖZ