
TEMA Vakfı Balıkesir İl Temsilcisi Metin Kuter, suya erişimin, suların niteliğinin ve miktarının da tehdit altında olduğuna dikkat çekti.
TEMA Vakfı’nın hazırladığı güncel haritaya göre; aralarında akarsu ve göl kirlenmesi ile biyoçeşitlilikte azalmanın da olduğu su varlığının niteliğine yönelik 35 tehdit kayıt altına alınırken, akarsu ve göl kuruması ile yer altı sularının tükenmesini içeren su varlığının miktarına yönelik 29 tehdidin saptandığını belirten TEMA Vakfı Balıkesir İl Temsilcisi Metin Kuter, “Su varlığına erişime engel olacak baraj ve HES kaynaklı sorunların yanı sıra sağlıklı içme suyuna erişime dair sorunlar içeren de 4 tehdit kaydedildi. Bu rapor kapsamında belgelenen vakalar Türkiye’deki kirlenme ve tükenme tehdidi altında bulunan çok sayıda su varlığının sadece bir kısmını oluşturmakla birlikte TEMA Vakfı önümüzdeki dönemde temsilci ve gönüllülerinin katkıları ile haritayı güncelleyerek genişletmeye devam edecek” dedi.
“SULAK ALANLAR RİSK ALTINDA”
Açıklanan rakamlara göre dünyadaki tatlı suyun yüzde 70'nin tarım amaçlı faaliyetler için kullanıldığını vurgulayan Kuter, “Veriler, 2050 yılına kadar tarımın ihtiyacı olan su miktarının yüzde 19 oranında artacağını gösteriyor. Artan nüfus sulak alanlar gibi tatlı su rezervlerinin çevresinde yoğunlaşıyor. Bu alanlarda gerçekleşen sürdürülebilir olmayan üretim faaliyetleri su varlığını tehdit ediyor. Dünyanın birçok yerindeki su varlıkları doğal ve sosyal yaşam için sürdürülebilir seviyenin altında seyrediyor. Sulak alanların varlıklarını devam ettirebilmesi için bu seviyenin belli bir miktarın altına inmemesi gerekiyor” dedi.
“SULAK ALANLAR YOK OLUYOR”
Dünya üzerindeki toprakların yüzde 11'inde tarımsal üretim yapıldığını, ekim alanlarının aynı kalırken bu alanlarda geleneksel tarım yerini sürdürülebilir olmayan tarımsal faaliyetlere bırakıldığını anlatan Metin Kuter, “Tarımsal üretim büyük oranda doğal koşullara, iklim koşullarına bağımlı. Buna bağlı olarak ekilen tarım alanlarının genişliği değişmediği halde, yağış miktarındaki değişmelere bağlı olarak üretim miktarlarında yıllara göre büyük dalgalanmalar görülüyor. Ekosistemler ile birlikte insan sağlığı, içme suları olumsuz yönde etkileniyor. Veriler, son 50 yılda ekstansif tarım yapılan alanların iki katına çıktığını gösteriyor. Çevrelerindeki tarımsal yaşam sürdürülebilir bir şekilde planlanmadığı için kirlilik ve su seviyesindeki düşüşler meydana geliyor. Bu nedenle de sulak alanlar yok oluyor” diye konuştu.
“TATLI SUYUN YÜZDE 70’İ TARIM AMAÇLI SULAMA İÇİN KULLANILIYOR"
Kuter, açıklamasında dünyadaki tatlı suyun yüzde 70'inin tarım amaçlı sulama faaliyetleri için kullanıldığına dikkat çekti. Sulama aşamasında ve sonrasında taşan suyun bir bölümünün nehirlere ve su varlıklarına geri döndüğünü, kalanının ise buharlaştığını anlatan Kuter, “Sulama yapılan alanların yüzde 40'ında yer altı suları su kaynağı olarak kullanılıyor. Veriler, 2050 yılına kadar tarımın ihtiyacı olan su miktarının yüzde 19 oranında artacağını gösteriyor. Bunun büyük bölümü ise hali hazırda suyun az olduğu, sulu tarım alanlarında gerçekleşecek” bilgisini verdi.
“DOĞAL VARLIKLARIMIZ KORUNMALI”
Türkiye’deki sulak alanların iklim değişikliği baskısını yoğun olarak hissettiğini ifade eden Kuter, “Su stresi çeken ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, son yıllarda suyun değeri bir kez daha anlaşıldı. Nüfus artışı ve iklim değişikliği nedeniyle, iyi senaryoda bile 2050 yılında yağışların yüzde 15-20 azalması beklenen ülkemiz, su fakiri olma tehdidiyle karşı karşıya. Su döngüsünün önemli bir bileşeni olarak ormanlar, dünya karasal alanının yüzde 30'unu oluşturmasına rağmen akarsu akışlarının yüzde 60'ını oluşturuyor. Dünya nüfusunun yüzde 50’sinin suyu ormanlardan geliyor. Ormanların tahrip edilmesi bölgeyi daha kurak hale getirirken, suyla taşınan organik madde ve toprak nedeniyle suyun kalitesini bozuyor. Bu durumun sadece insan için değil, doğadaki tüm canlıların su hakkının korunması için ormanların korunması ve korunan orman alanlarının artırılması gerekiyor. Yerin üstü altından daha değerli. Bundan dolayı derhal vahşi madencilikten vazgeçilmelidir. Doğal varlıklarımız korunmalı” diye konuştu. Fatma Uysal

