BIST 100
10.952,67 0,35%
DOLAR
42,0957 0,67%
EURO
48,3794 0,22%
GRAM ALTIN
5.374,36 0,82%
FAİZ
39,87 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
64,55 1,14%
BITCOIN
102.331,00 2,06%
GBP/TRY
54,8849 0,21%
EUR/USD
1,1485 0,03%
BRENT
64,20 -0,37%
ÇEYREK ALTIN
8.785,71 0,81%
Balıkesir Parçalı Bulutlu
Balıkesir hava durumu
18 °

Tasarruf Değil, Hayatta Kalma Dönemi

elif teke

Bir dönem vardı, ekonomi konuşulunca herkesin dilinde aynı kelime dolaşırdı: tasarruf. “Işığı kapat”, “musluğu açık bırakma”, “markette indirimleri takip et”… Bunlar, orta sınıfın vicdanını rahatlatan küçük tavsiyelerdi. Oysa bugün, geldiğimiz noktada bu kelimenin bir anlamı kalmadı. Çünkü artık tasarruftan değil, hayatta kalmaktan bahsediyoruz.

Bugün Türkiye’nin pek çok şehrinde olduğu gibi Balıkesir’de de hanelerin temel meselesi “tasarruf” değil, “ay sonunu getirebilmek”. Marketteki fiyatlar, faturalardaki rakamlar, kiralar, yakıt… Her şey birer “hayatta kalma testi”ne dönüştü. Klasik ekonomi kitaplarının anlattığı gelir-gider dengesi artık geçerliliğini yitirdi; çünkü ortada denge değil, dengesizlik var.

Bir maaş, iki haftada eriyor

Orta gelir grubundaki bir ailenin yaşamını sürdürdüğü bir şehir düşünelim. Aylık maaş eline geçtiğinde ilk gün yüzlerde kısa süreli bir rahatlama beliriyor. Ancak o rahatlama, iki hafta bile sürmüyor. Kira, fatura, mutfak gideri ve ulaşım masrafı derken maaşın neredeyse yüzde 80’i eriyip gidiyor.
Kalanla ne yapılabilir?
Eskiden kalan para “birikim” ya da “kenara atılacak küçük tasarruf” olurdu. Şimdi o kalan para, çocukların okul ihtiyaçlarına ya da bir sonraki ayın doğalgaz faturasına ön ödeme olarak gidiyor.

Kredi kartları, artık lüks harcamalar için değil, temel ihtiyaçları finanse etmenin bir yolu haline geldi. Market alışverişinde “puan” değil “limit” konuşuluyor. İnsanlar kart limitinin yetip yetmeyeceğini düşünerek alışveriş sepetine ürün koyuyor.

Tasarruf tavsiyeleri artık komik geliyor

Televizyonlarda ya da sosyal medyada hâlâ “tasarruf tüyoları” verenleri görmek mümkün. “Evde kahve yapın, dışarıda almayın.” “Yürüyün, arabaya binmeyin.” “İndirim günlerini takip edin.”
Oysa bu tavsiyeler artık gerçek hayatın uzağında kalıyor. Çünkü insanlar zaten kahveyi evde içiyor, arabaya binmiyor, hatta markette indirimli ürünü bulsa bile o indirimin anlamı kalmıyor.
Bugün bir kilo domatesin fiyatı geçen yıla göre neredeyse iki kat artmışsa, artık kimse “israf etmeyin” demekle yetinemez. Çünkü mesele israf değil, yetersizlik.

Balıkesir’de pek çok vatandaşla konuştuğunuzda, ortak bir cümle duyarsınız:

“Artık paramızın değeri kalmadı.”

Gerçekten de öyle. İnsanlar artık neyi kısıp neyi kısmayacaklarını bile bilmiyorlar. Her şeyin fiyatı aynı anda artıyor. Elektrik, doğalgaz, su, kira… Hangi kalemden tasarruf edebilirsiniz?

Psikolojik yorgunluk ekonomiden daha ağır

Ekonomik sıkıntının bir de görünmeyen boyutu var: psikolojik yorgunluk.
Sürekli artan fiyatlar, yetmeyen maaş, kredi kartı borçları derken insanlar üzerinde ağır bir stres birikiyor. Sabah işe giderken bile akılda tek bir soru var: “Bu ay nasıl geçecek?”
Artık herkes hesap yapıyor. Kimse geleceği düşünmüyor, sadece bugünü kurtarmaya çalışıyor.

Uzmanlar da bu durumu “tükenmişlik ekonomisi” olarak adlandırıyor. İnsanlar çalışıyor ama emeklerinin karşılığını alamıyor. Gelir artmıyor, gider durmuyor. Bu da toplumda genel bir huzursuzluk yaratıyor. Artık kimse uzun vadeli plan yapamıyor. Tatil, yatırım, hatta küçük bir hediye bile “lüks” kategorisine girdi.

Küçük şehirler de artık pahalı

Eskiden Balıkesir gibi şehirler büyük metropollere göre daha “rahat yaşanabilir” olarak görülürdü. Kiralar uygun, pazar fiyatları makuldü.
Ama artık bu fark da kalmadı.
Balıkesir’de bir ev kirası asgari ücretin yarısını geçebiliyor. Üstelik ev bulmak da kolay değil.
Pazara giden vatandaş, bir fileyi doldurmakta zorlanıyor. Köylünün ürettiği ürün bile aracılar ve nakliye maliyetleri yüzünden pahalı hale geliyor.
Köyden gelenin emeği, şehirdeki alım gücüyle buluşamayınca, herkes zarar ediyor: Üretici de, tüketici de.

Birikim değil, borç kültürü oluştu

Toplumda “birikim yapma alışkanlığı” artık yerini “borcu döndürme alışkanlığı”na bıraktı.
İnsanlar maaşlarının belirli bir kısmını tasarrufa ayırmak yerine, kart ekstresi ödemeye ayırıyor.
Bankalar her ay rekor seviyede kredi kartı borcu bildiriyor.
Bu durumun en tehlikeli tarafı ise, insanların artık borcu normalleştirmiş olması.
Eskiden borç utanç sayılırdı, şimdi “zorunluluk” olarak görülüyor.
Bu da ekonomideki çarkın yavaş yavaş bozulduğunu gösteriyor.

Çözüm bireysel değil, sistemsel olmalı

Bu noktada, “daha az harcayın, daha çok çalışın” demek kimseyi kurtarmaz. Çünkü mesele bireysel değil, sistemsel.
Enflasyon kontrol altına alınmadan, gelirler adil bir şekilde artmadan, üretim ve tüketim dengesi sağlanmadan tasarruf konuşmak sadece bir hayal olur.
Vatandaşın bütçesi artık tükendi; daha fazla kısmak, nefes alamamak demek.

Devlet politikalarının da halkın alım gücünü koruyacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Üreticinin desteklenmesi, küçük esnafın korunması, temel ihtiyaç ürünlerinde denetimin artırılması artık bir zorunluluk.

Artık tasarruf değil, yaşam mücadelesi veriyoruz

Eskiden “gelecek için para biriktirmek” hedef sayılırdı. Şimdi insanlar sadece bugünü atlatmak istiyor.
Bu tabloyu değiştirmek için, ekonomik gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor. Çünkü halk artık “nasıl tasarruf ederim”i değil, “nasıl ayakta kalırım”ı düşünüyor.
Ve bu, bir ülke için en tehlikeli dönüm noktasıdır.

Bir toplumun umudu cebindeki parayla değil, yarına dair inancıyla ölçülür.
Eğer insanlar gelecekten umut keserse, hiçbir ekonomik formül işe yaramaz.
Bugün ihtiyacımız olan şey, kuru tasarruf tavsiyeleri değil; adil bir gelir dağılımı, insanca yaşam koşulları ve yeniden umut edebilmek.

Çünkü artık kimse “nasıl tasarruf ederim?” diye sormuyor.
Herkes sadece “nasıl hayatta kalırım?” diye düşünüyor.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?