Yazmak mı, Susmak mı?

Son zamanlarda içimde sportif bir sessizlik var. Kalemim elimde ama aklım sahaların dışında… Herkesin alıştığı gibi “spor” yazıları yazmıyorum artık. Sorular çoğaldı: “Yazmıyorsun, neden?” diyenler oluyor. Bugün bu sorunun cevabını buraya not düşüyorum, çünkü aslında bu sadece yazıya dair değil, hayata dair bir mesele.
On yılı aşkın bir süredir Balıkesir’in spor gündemini takip edip ‘Bence’ yazdım. Kimi zaman alkışlayıp, övdüm, kimi zaman eleştirdim. Yer yer haddimi aşarak yol gösterdim, bazen “Ben olsam şöyle yapardım” dedim. İçimdeki bir ses hep yazmak istedi, çünkü sanırım duyulmak istedim.
Ama bir gün durup geriye baktığımda aklıma ilk gelen, “Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler ama kırk bin kere söylesen de duymak istemeyene duyuramazsın” sözü oldu.
Anladım ki bazı yazılar sadece kağıtta kalıyor. Bazı sözler sadece havada asılı duruyor ve bazen insan kendi yankısından başka bir şey duyamıyor.
Konuyla uysa da uymasa da küçük bir hikâye anlatayım:
Bir bilgeye genç bir adam gelir. “Ben artık kimseye nasihat etmek istemiyorum. Kimse dinlemiyor, değişen bir şey olmuyor” der. Bilge, gencin eline bir kandil verir ve onu loş bir odaya götürür. “Kandili yak” der. Genç yakar, oda aydınlanır, bilge gülümser:
“Kimse sana teşekkür etmedi diye ışık saçmaktan vazgeçme. Çünkü sen olmasan, karanlık olacak.”
Sonra devam eder:
“Fakat unutma; bazen ışık saçmak, gözleri kamaştırır. Gözünü kapatan çok olur. Ama sen yine de ışık ol.”
Bu hikâye bana kalemi neden elime aldığımı hatırlatsa da aynı zamanda bir şeyi daha öğretti: Işık olmanın da bir yolu yordamı var. Kimi zaman aydınlatmak için değil, sadece görmek için yazmalı insan. Kendi içine bakmak için. Başkaları ne yapar diye değil, sen ne hissediyorsun diye yazmalı.
O yüzden şimdi yazmadan önce fazlaca gözlemliyorum.
İnsanları…
Davranışları…
Sessizlikleri…
İçinde türlü duygular barındıran gündelik anları…
Meramımı başka bir özlü sözle noktalayayım: “Yazmak, konuşmanın sustuğu yerde başlar.”
Benimki de biraz öyle.
Sporun yerini şimdilik insan gözlemleri aldı. Belki bir gün yeniden dönerim o sahalara. Ama bu kez daha az ego, daha çok içgörüyle…