
1857 tarihinde New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış bu greve karşı çıkan polisler işçilere saldırarak fabrikaya kilitlemişti. Fabrikada yangın çıkması sonucu çoğu kadın olmak üzere 169 kişi can vermişti.
Bu olaydan 53 sene sonra, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
İşte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü böyle başladı.
Günümüzde hala bugünü kutlamaktayız. Peki yılda sadece bir gün yeterli midir kadınları kutlamak için? Kadın dediğin nedir tam olarak anne mi? Kız çocuğu mu? Abla mı? Eş mi? Hayır hiçbiri değil kadın insandır sadece. Herkes gibi. Anne de olur baba da ya da abi, abla. Ki bunların örnekleri birçok kadınımızın hayatında görmekteyiz. Aslında sizin zayıf gördüğünüz o kadın o kadar güçlüdür ki her şeyi başarabilir.
Yılda bir gün ayırarak onları anlayıp, destek veriyormuş gibi görünerek kadınlar günü kutlamak olmuyor. Zaten bu zihniyette devam edersek kadınları da anlayacağımız falan yok. Haberleri açmaya korkar olduk her gün bir kadın cinayeti, erkek şiddeti üstelik çocuklarının gözü önünde.. Bu kadar mı gözünüz döndü? Bu kadar mı nefret ettiniz? Bu nasıl bir vahşilik. Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan tanıyıp, sevip gidecektik bu dünyadan.
Ne oldu bize böyle? Gerçekten ben hangi kadına, çocuğa üzüleceğimi şaşırdım. Kadının olduğu yer güzelleşir, kadının olduğu yerde hayat vardır. Neden o hayatları öldürüyorsunuz. O çocukların geleceğini söndürüyorsunuz. Biz bunları aşmadıkça kadınlar günü kutlanmış ne fayda.. Ama ben yine de tüm kadınlarımızın gününü kutluyorum ve bir an önce gerçekten kadınları anlayıp onlara gerçekten değer verdiğimiz, onları kutlayacağımız günlere ulaşmak dileğiyle..