
Geçtiğimiz haftalarda 8 bin 500 Türk Lirası olarak açıklanan asgari ücret ve devamında gelen emekli-memur maaşı zamları Türkiye’nin gündeminden düşmüyor.
Fakat bu gelişen ve halka mutluluk veren zamlarla birlikte maliyetlerde bir düşme söz konusu değil. Memur ve emekliye yapılan zamdan sonra halkın tepkisi zammın az olduğu yönünde olduğundan dolayı ertesi gün ek zam geldi ve mecliste onaylandı.
Ekonomide beklentiyi karşılamayan rakamlar güvensizlikle sonuçlanır. Güveni olmayan halk yastık altı yatırıma yönelir ve para sirkülasyonu olmadığından maliyetler yükselir bu da fiyatlara yansıyarak enflasyonu artırır ve enflasyon işsizliğin yükselmesine neden olur. Bir ekonomide güven olmazsa olmaz önemli bir kuraldır. Her şey güven üzerine kurulur ve şeffaflık bunun beraberinde gelir. Böyle bir durumda enflasyon yüksek faiz belli bir konumda yatırımcı nasıl davranır? Yatırımcı eğer enflasyon rakamının üstünde bir kazanç elde ederse yatırımını gerçekleştirir. Eğer bir kazanç sağlamıyorsa yatırımını geri çeker böylece yatırımını geri çeken müşterileri kaybedince üretici maliyetlerini artırır ki bu da fiyatları artırır. Çünkü aynı şekilde enflasyonun üzerinde kazanç sağlayarak zarar etmeden satış yapmak ister.
Pandemi dolayısıyla edilen zararları karşılamak için şimdi artan fiyatlar ve yüksek fiyatların getirdiği geçim sıkıntısından üreticisinden tüketicisine herkes ne yapacağını düşünüyor. 2 ayda ete gelen yüzde elli zam tüketiciyi bırakın da artık üreticileri de bıktırdı.
Faiz ile enflasyonun arasındaki makas bu kadar açılırsa hayat pahalılığı daha da yükselir. Zaten banka faizleri yükselmiş durumda politika faizi umurlarında değil. Yatırımcıların talebiyle enflasyon düşmeyince faiz yükselecek kredi bulunamaz hale gelecek ve halk elden borç almaya başlayacak bu da piyasayı alt üst edecek. Umarız bu makasın daha da açılmadan bir an önce bu durum düzelir.