
Dünya üzerinde yaşamış her toplum ve devlet bir ekonomiye sahip olmuştur. Çünkü her insan topluluğunun ya da her ülkenin, yaşayabilmek için üretime ve bunları bölüşmeye ihtiyacı vardır. Bu eylemlerden doğan ilişkilerin tümüne ticaret bilimde ki adına da ‘Ekonomi’ ismi verilir.
Gelişen ve yapılaşan her devlet ekonomisini büyütmek ister ve bunun için çaba sarf eder dolayısıyla çeşitli ‘politikalar’ ve ‘reformlar’ uygular.
Kimi zaman ‘piyasa’da ayarlanamayan bazı sorunlar devlet müdahalesini gerekli kılar. Bu aşamada devletler yer yer ekonomiye ‘müdahale’ etmek zorunda kalır. Öte yandan bazen de bu sorunlara müdahale etmesi kendi kararında yani isteği doğrultusunda olur. Bu kimi zaman iyi sonuçlar verse de kimi zaman da kötü sonuçlar doğurabilir.
Osmanlı devleti de kurulmasından itibaren birçok olaya sahne olmuştur. Savaşlar, reformlar, antlaşmalar, göçler, isyanlar ve daha fazlasıyla mücadele etmiştir. Dolayısıyla kimi zaman devlet müdahalesine gerek olan süreçler yaşamıştır.
Osmanlı devleti bu olaylara müdahale ettiği gibi ekonomiye de müdahale etmiştir. 1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti; beylik döneminden itibaren ‘mali teşkilat’a sahip olmuştur.
Osmanlı’da vergilerin çoğunluğu tımarlı sipahilerce toplanır ve askeri masraflar için harcanırdı. Bu politika Osmanlının kendi tercihi olmuştur. Osmanlının temel politikası devlet müdahaleciliğine dayanmaktaydı. Büyük toprak mülkiyetleri engelleniyor ve kamulaştırılan topraklar, tımar sistemi çerçevesinde yönetiliyordu. II. Mehmet dönemine kadar vergi konusunda fazlaca müdahaleci davranılmamış, aksine birçok vergi muafiyetleri sağlamışlardı. Osmanlı Padişahları, piyasanın en riskli borçluları olan Krallar gibi sürekli biçimde bu yola başvurmamışlardı.