
Parkinson hastalığı, beyindeki dopamin üreten hücrelerin giderek azalmasıyla ortaya çıkan, ilerleyici ve kronik bir sinir sistemi hastalığıdır. Titreme, kaslarda katılık, yavaş hareket etme ve denge bozukluğu en sık görülen belirtiler arasındadır. Günümüzde Parkinson’un kesin bir tedavisi bulunmamaktadır; ancak hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaya, belirtileri hafifletmeye ve hastaların yaşam kalitesini artırmaya yönelik pek çok güncel yaklaşım geliştirilmiştir.
Parkinson tedavisinin temelini ilaç tedavisi oluşturmaktadır. Yıllardır kullanılan levodopa, beyinde dopamin seviyelerini artırarak en etkili sonuçları vermektedir. Günümüzde levodopa, farklı formlarda ve yardımcı ilaçlarla birlikte kullanılarak daha uzun etkili hale getirilmektedir. Bunun yanında dopamin agonistleri, MAO-B inhibitörleri ve COMT inhibitörleri de dopamin dengesini korumada önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda ilaçların dozlarının daha dengeli verilmesi için özel ilaç salım sistemleri geliştirilmiştir. Bu yöntem sayesinde hastaların gün içinde dalgalanan motor semptomları daha iyi kontrol altına alınabilmektedir.
İlaç tedavisinin yanı sıra cerrahi yöntemler de güncel yaklaşımlar arasında yer almaktadır. Derin beyin stimülasyonu (DBS), bu alanda en dikkat çekici gelişmelerden biridir. Beynin belirli bölgelerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla uygulanan elektriksel uyarılar, Parkinson belirtilerini önemli ölçüde azaltabilmektedir. DBS özellikle ilaç tedavisine yeterli yanıt vermeyen veya ciddi yan etki yaşayan hastalarda etkili bir seçenektir. Bu yöntem sayesinde titreme, kas katılığı ve hareket yavaşlığı kontrol altına alınabilir.
Bunların dışında, Parkinson tedavisinde egzersiz ve rehabilitasyon uygulamaları da giderek önem kazanmaktadır. Düzenli fizik tedavi ve rehabilitasyon kasları güçlendirir, esnekliği artırır ve denge sorunlarını azaltır. Fizik tedavi, konuşma terapisi ve mesleki terapi sayesinde hastaların günlük yaşam aktivitelerini daha bağımsız sürdürebilmesi amaçlanmaktadır. Günümüzde sanal gerçeklik uygulamaları ve robot destekli rehabilitasyon sistemleri de Parkinson hastalarının tedavi sürecine dahil edilmektedir.
Son yıllarda araştırmalar, Parkinson’un yalnızca dopamin eksikliğiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bağırsak-beyin ilişkisi, genetik faktörler ve bağışıklık sistemiyle de bağlantılı olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle beslenme düzeni, probiyotik kullanımı ve yaşam tarzı değişiklikleri de tedavi planlarına eklenmektedir. Ayrıca kök hücre tedavisi ve gen tedavisi gibi deneysel yaklaşımlar da umut verici sonuçlar sunmaya başlamıştır. Kök hücre uygulamaları ile dopamin üreten hücrelerin yeniden kazanılması, gelecekte Parkinson’un seyrini değiştirebilecek potansiyele sahiptir.
Parkinson hastalığında güncel tedavi yaklaşımları yalnızca ilaçlarla kalmayıp, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanındaki gelişmelerle düzenli takip edilip, hastalara uygun programlar verilmelidir.

