
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabûl cânla
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
Tasavvuf kişinin benliğinden kurtularak kalbini masivadan temizlemesidir. Haktan gayrısından sıyrılan insan ise yaşadıklarına takılıp geçici şeyler için üzülmez. Sayılı günlerini nefsani tutkular ardında koşarak geçirmediği için gelene eyvallah gidene eyvallah diyerek teslim olmanın huzuruyla yaşar.
Bizler nefsimizin arzuları peşinde koştuğumuz için onun hoşuna gitmeyen şeyleri yok saymayı seçiyoruz. Birinden eleştiri duyduğumuzda ya da bir yanlışımız için uyarıldığımızda ortalığı birbirine katıyoruz. Karşımızdaki insanla ilişkileri koparmaya kadar ileri gidebiliyoruz. Kimse burnundan kıl aldırmıyor.
Halbuki bir söz varsa bir de onu söyleten vardır. Sözün Haktan geldiğini anlayabilirsek ancak o zaman ondan istifade edebiliriz. Bir yaprak dahi Allahtan habersiz yere düşmüyor iken başımıza gelen iyi kötü olayları nasıl kendimizden bilebiliriz. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak imanın şartlarından biridir. Bir beyitte bu durum şöyle anlatılmıştır:
Cümle eşya Hâlık’ındır, kul eliyle işlenir.
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir.
Her şeyin Allahtan geldiğini kabul edenler için yaşadığı olaylar, duyduğu sözler kendilerine haktan gelen bir uyarı ya da lütuftur. Bu halin içinde gönülden teslimiyetle, duydukları hakaret, eziyet, kötü sözleri hoş karşılarlar. Kendinde varlık görmeyen kişi kazaya rıza, belaya sabır, nimete şükür haliyle Allah’ın muradına teslim olur. Ve böylece hal diliyle söyler: Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.

