
Hep remz ü işâretdir
Hep gamz u beşâretdir
Hep ayn-ı inâyetdir
Mevlâ görelim n'eyler
N'eylerse güzel eyler
(Bir benti atlamış, 29.benti yazmışız affola efendim bu da telafisi ve eksik kalanın tam olması içindir ..)!
Güzel şeyler hep ayrıntıda ve derinlerde gizlidir. Denize ilk baktığımızda suyun yüzeyini görürüz lakin birde altında yaşayan canlılar vardır ve esas güzelliklerin çoğu oradadır. Onlar ilk anda aklımıza gelmez çünkü yüzeyi ile uğraşıyoruzdur. Bizim algımız hep görünene odaklandığı için çoğu şeyi kaçırırız hayatta.
İnsanlarla ilişkilerimiz de bu samimiyetsizlikten nasibini alıyor. Bazen söylediğimiz şey ile anlatmak istediğimizi yeterince ifade edemeyebiliyoruz. Muhatabında bununla ilgilenmemesi bu iletişim sürecini daha da sıkıntıya sokuyor. Netice sözcükler ve ardındaki anlamın anlaşılmaması...
Bu anlaşılmaz durumlardan biri de muhakkak inançsal ve imansal boyutta idrak edemediklerimiz. Kuran’da bir çok ayet “düşünmez misiniz, düşünesiniz diye..” mesajıyla sonlanır. Bizden ne beklendiği ayet ayet işaret edilir ve bu işaretleri algılayıp daha derinini anlamamız teşvik edilir. Yani tefekkür… Bir hadisi şerif şöyledir: “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır.”
O Kuran’da ki Nice müjdeler nice yardımlar gizlenmiştir sözün ardına. Kendi kabuğumuzu kırıp özümüze ulaşalım diye nice yardımlar… Benliğimizden kurtulup Rabbimize koşalım, kul olmanın sevinciyle coşalım diye güzeller güzeli Hz. Muhammed’in (sav) örnekliğinde ve önderliğinde bir yol anlatılmıştır.
Hakeza okuduğumuz her kitap da sözcükler ile çıktığımız gizemli bir yolculuktur. Mutasavvıfların yazdığı eserler ile kendimize ayna tutar, eksikliğimizi görürüz. Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Yesevi, Abdülkadir Geylani, Mevlana ve daha nice eserler kaleme alıp bize ardında işaretler bırakmış bütün gönül sultanları bir sözcük kadar uzağımızda, bu remzleri fısıldar durur.
Bu kaleme almaya çalıştığımız tevfizname de onlardan biridir. Umarım sözün kabuğundan müjdelere ulaşmaya vesile olsun.

