
Allah dostları, vücudumuzun her zerresine Hakk’ın zikrinin işlemesi ve yayılması için birtakım metotlar belirlemişlerdir. Bu yöntemlerden biri de vücuttaki bazı bölgelere isimler vererek (ruhani merkezler) zikir yoluyla tüm varlığımızın zikir eder hale gelmesini amaçlayan yöntemdir. İmam Rabbani ’ye göre insan da on letaif vardır. Bunlardan beşi ruhlar alemine (emir alemi) aittir ve isimleri şöyledir: kalp, ruh, sır, hafi ve ahfa. Beşi de yaratılış alemine (halk alemi) aittir. Onlar da Anasırı Erbaa olarak adlandırılan: hava, su, toprak ve ateştir.
Anasırı Erbaa olan hava, su, toprak ve ateş vücudumuza kulluk etsin diye yaratılmıştır. Aşık Paşa bu durumu şu şekilde açıklamıştır: ateş yürekte yanandır. Teni kuvvetlendiren ateştir. Her gün doğan güneş ateştir. Karanlıkta evini aydın kılar, ne dikersen onu olgunlaştırır, sonra da onu pişirmeni sağlar. Bunu yedikçe şükretmeli; gece, gündüz Allah’ı zikretmelisin.
Can ise hava ile ayakta kalır. Su ise damardaki kanındır. Suretin su ile hoş olur hem yıkanır hem abdest alırsın hem susuzluğunu giderirsin. Su, din ve dünya ehline sakidir. Allah’ın didarının müştakıdır. İçmen ve şükretmen için Allah, onu da lütfundan sana sebil kılmıştır.
Toprak üstünde sana makam vermiştir. Bedeni de topraktan yaratmış, görenleri hayran bıraktırmıştır. Buna şükr ü sena kılmalısın, bu lütfun kadrini bilmelisin. Ki Allaha şükredersen, artırır.
İşte insan bu dört unsura ruh/can katılarak yaratılmıştır. Akıl ise bu unsurların hükümdarıdır. Bu unsurların itidalli olmaması aklı etkiler ve insan hayrı ve şerri ayırt edemez hale gelir. Eğer vücudumuzda hava, su, toprak, ateş dengede olursa aklı mead yani külli akıl vücutta hakimiyet sahibi olur. Böylelikle hayrı şerri seçecek duruma gelinebilir. Bundan ötürüdür ki Mutasavvıflar bu unsurların kemale ermesiyle Allah’a ulaşılabileceğini söylerler.

