
Mürid Hakk’a giden yolda kararlı ve sağlam bir irade ortaya koyan kişi anlamının yanı sıra “iradesi olmayan kul” mânasında da kullanılan tasavvufi bir terimdir. Mürid Allah’a ibadete yönelmiş onun dışındaki her şeyden yüz çevirmiştir. Kitap ve sünnette olanı uygular ve Allahtan gayri her şeye kör olur.
Bir hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur: “Bir şeyi sevmek kişiyi kör ve sağır eder.” işte bu sebeple kişi birini sevdiğinde irade eder ve sevdiğinden başka bir şeyi görmez olur.
Mürid nefsin azaba duçar olacağını bildiğinden daima onun ebedi hayatı için çalışır. Onu dünyevi hazlardan uzaklaştırarak Allah’a yaklaşmayı amaçlar. Zira müridin amacı Allah’a ulaşmaktır. Bu yüzden onu Allah’a ulaştıracak her şeye “velev ki şer gibi görünsün” güzel gözle bakar. Bunu fırsat olarak değerlendirir ve şükreder. Kimseden övgü duymak için çabalamaz, şöhretten kuzunun aç kurttan kaçtığı gibi kaçar.
Çünkü o Allah’ın övgüsüne taliptir. Küçük bir çocuğun anne babasına yaranmaya çalışması gibi Rabbine yaranmaya, sevgisini kazanmaya çalışır. Bunları yaparken diğer insanları da düşünür ve elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışır. Nitekim yaratılmış her canlı onun gözünde Allah’ı gösteren bir ayna gibidir. O aynadan gönle ne düşse bir hediye gibi algılar ve sevinir.
Mürid yolcudur. Yolu ise aşktır. O gönlünden göğe yükselen yollarda adım adım yürümeyi hedef edinmiştir. Kendi varlığından soyunarak yokluk içinde kaybolmaktır muradı. Gerçi var mıyız ki yok olalım... Elbette her mürid aynı amaçtadır demek mümkün değildir. Bu yüzden mutasavvıflar müridi üçe ayırmışlar. Birinci grup mürid cehennemden korktuğu için Allah’ı murad eder. İkinci grupta ki müridler ise karşılık beklemeden yalnız Allah için ibadet ederler. Üçüncüsü ise Allah kendisi için ne murad etmişse ona Eyvallah diyebilenlerin oluşturduğu gruptur. Bunların en güzeli de üçüncüsüdür.

