
Gazetelerde veya ekranlara yansıyan haberlerde “Bilmem neyin inine girildi” manşetlerini görürsünüz. Ben de Covid-19’un inine girdim.
Bu yazıyı, hafta başından bu tarafa bulunduğum Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi D Blok beşinci katta hizmet veren, Covid-19 Servisi’nden yazıyorum.
Yedi yıldan bu tarafa tamamen yatağa bağımlı olarak yaşamını sürdüren babamda oluşan yatak yarası, Evde Sağlık Hizmetleri Pansuman Ekibi’nin tüm çabasına rağmen kontrol altına alınamayınca, istemeye istemeye de olsa 16 Kasım’da Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi’nin yolunu tuttuk.
Ambulansla saat 13:00 gibi Acil Servis’ten giriş yaparak 17 Kasım’ın ilk saatleri olan 00:30’da Palyatif Bakım Servisi’ne yatışı yapılan babamın tedavisine başlandı.
Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim; Acil Servis 1 Nolu Gözlem Odası’nda görev yapan genç doktorların çabasını görseniz, dizi kahramanı Ali Vefa’nın orada olduğunu sanırsınız.
Geçtiğimiz Cuma günü, babamın yarasına uygulanan VAC tedavisi, görülen olumlu gelişme üzerine sonlandırılarak, ilaç tedavisine geçildi.
O ana kadar gündüzleri eşim, geceleri de ben, yanında refakat ediyorduk…
İşler yolunda gidince, hafta sonu eşimi dinlendireyim düşüncesiyle, hastaneye giderken dizüstü bilgisayarımı da yanıma aldım.
İyi ki de almışım…
Eşime de “Hafta sonu sen dinlen, ben burayı idare ederim” dedim.
Sevindi garibim…
Çünkü normalde ağır geçen gribi başlamış ve onu yoruyordu…
Ancak Pazar günü, koku almadığını söylediğinde hastaneye gidip, PCR Testi yaptırmasını istedim.
Pazartesi sabahı 05:45 civarı babamın ilacını vermek için kalktığımda bilgisayarımı açıp, test sonucuna baktım. İyiye gittiğini düşündüğüm işler, eşimin ‘Pozitif’ test sonucunu görmemle birlikte terse döndü.
Palyatif Bakım Servisi görevlilerine durumu haber verdikten sonra ben de Covid-19 Polikliniği’ne inip, test verdim.
Benim test sonucum, öğle saatlerinde ‘Negatif’ çıktığında henüz babamdan test alınmamıştı. Saat 15:00 gibi alınan testin sonucunu öğrendiğimde MKE Ankaragücü-Balıkesirspor maçını izleyip, haberini yazıyordum ki yarım kaldı.
Ülkemizde salgının görüldüğü ilk günlerden itibaren evden çalışmaya başlayıp, tüm riskleri azaltmak için yoğun çaba harcamama rağmen, Covid-19 denilen virüs, babamı da hastane odasında bulmuştu.
Maalesef, babam ve onun gibi hastaların bağışıklık sistemi, bu virüsle baş edecek durumda olmuyor.
Derken, Covid-19 Servisi’ne transfer olduk…
Böylece, ben de refakatçi olarak, virüsün inine girdim…
“İn”dedim diye yanlış anlamayın…
Mükemmel bir şekilde izole edilmiş serviste görev yapan herkes, içinde bulundukları durumun güçlüğüne aldırış etmeden, özveriyle görev yaparken, güler yüzlerini de sizden esirgemiyor.
Allah onlara güç versin…
Ama memleketi yönetenler de başta tüm sağlık çalışanlarımız olmak üzere, herkese hak ettiğini versin.
Madem kalkınan bir ülkeyiz, her şey yolunda, etraf tozpembe, o zaman herkes payını alsın ve milletin de refah düzeyi artsın. Sosyal devlet olmak bunu gerektirir.
Bu arada benim durumumu merak ederseniz, bugün temaslı beşinci günüm ve ikinci kez PCR Testi yaptıracağım. Onun sonucunu da sizinle paylaşmayı düşündüğüm sonraki yazılarımda “Sistem Böyle” başlığı altında yaşanan aksaklıkları da dile getireceğim.
Hastane ortamı ile ilgili yazdıklarımdan sonra “Maske, Mesafe ve Hijyen” kurallarına uymaktan da vazgeçmeyin.

