
Merkezi sinir sistemini etkileyerek beynin fonksiyonlarını değiştiren algıda, duyularda, davranışlarda ve ruh halinde değişikliklere neden olan kimyasal maddelere psikoaktif madde denir. Aralarında belirli ilaçların da bulunduğu psikoaktif maddelerin, tek seferlik kullanımında dahi kullanıma bağlı çeşitli bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Uyuşturucu özelliğe sahip birçok madde vardır bu maddeler kokain, esrar, ekstazi, eroin, bonzai, ketamin, mescalin, amfetaminler ve metamfetaminler olarak bilinir. Bu maddeler uyarıcı, keyif verici, uyuşturucu maddelerdir ve bağımlılık yapıcı özelliğe sahiptir.
Madde kullanımı beyinde ödül yolaklarını uyarmaktadır. Keyif veren bu maddeler, beyinde ki dopamin hormonunu bozarken, bozulma ile birlikte tekrar kullanımı pekiştirmektedir. Sonuçta bu maddeler; çoğu kez istendiğinden daha büyük ölçüde ya da daha uzun süreli olarak alınır ve bağımlılık gelişir.
Madde kullanmayı bırakmak, denetim altında tutmak için sürekli çabalamak, zaman ayırmak gerekir. İşte, okulda, evde konumunun gereği olan başlıca yükümlülüklerini yerine getiremeyen kişilerde madde kullanım oranı artar. Madde etkilerinin neden olduğu toplumsal ve kişisel sorunlar olmasına karşın madde kullanımını sürdürme durumu söz konusudur. Maddenin direk yol açtığı olumsuz durumlar arasında; yoksunluk ile ruhsal bozukluklar yer almaktadır. Beynin yapısındaki ve işlevlerindeki değişiklikler, insanlarda yoğun istek duygusuna, kişilik değişikliklerine, alışılmadık hareketlere ve diğer davranışlara neden olmaktadır. Madde yoksunluğu; aşırı ölçüde ve uzun süreli madde kullanımının bırakılması ile kişide kolay kızma, öfke ya da saldırganlık, sinirlilik ya da bunaltı, uyku sorunu, yeme isteğinde azalma ya da kilo verme, huzursuzluk, karın ağrısı, titremeler, terleme, ateş, ürperme ya da baş ağrısı ile karşılaştığımız durumdur.
Beyin görüntüleme çalışmaları, madde kullanımından dolayı beynin yargılama, karar verme, öğrenme, hafıza ve davranışsal kontrol ile ilgili alanlarında değişiklik yaşandığını göstermektedir. Ayrıca bağımlı kadınların bebeklerinde yenidoğan yoksunluk sendromu görülebilmektedir. Madde kullanım bozukluğu olan kişilerde genellikle akciğer veya kalp hastalığı, felç, kanser veya zihinsel sağlık ile ilgili çeşitli problemlere de rastlanmaktadır. Bu kişilerde ayrıca HIV, Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıkların ve erken ölümlerin görülmesi muhtemeldir.
Ergenlik dönemindeki gençlerde madde kullanımı oldukça yaygındır. Bağımlılık döngüsüne baktığımızda, uyuşturucu kullanımının kadınlarda erkeklere nazaran daha düşük olduğu görülmektedir. Geçen 10 yıl boyunca uyuşturucu madde kullanımına bağlı ölümler 2 kat artmıştır. Ölümlerin yarısından fazlası Hepatit C’ye bağlı karaciğer kanseri, siroz ve diğer kronik karaciğer hastalıkları nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Uyuşturucu madde bağımlılığı tedavi edilebilir bir sağlık problemidir ancak tedavisi kolay değildir. Bağımlılık kronik bir hastalık olduğundan, insanlar sadece birkaç gün uyuşturucu madde kullanmayı bırakmakla iyileşememektedir. Bağımlılık tedavisi, kişinin uyuşturucu maddeyi kullanmayı bırakması, uyuşturucu maddeden uzak durması, ailede - işte -toplumda üretken olmasıyla sonuçlanmalıdır.
Çocuklarının madde kullanımını öğrendikleri süreçte aileler; kabullenememe, süreci inkâr, üzüntü, şok, hayal kırıklığı, öfke, kullanıcıyı sorgulama gibi durumlar yaşayabilirler ve çocuklarına karşı beklenti, davranış ve tutumlarını değiştirebilirler. Bu tutumların getirdiği tepkiler süreci olumsuz etkileyebilir. Benim çocuğum asla yapmaz, bu çocuk senin yüzünden böyle oldu, daha iyi anne-baba olamadık, ben seni bunun için mi yetiştirdim, benim böyle çocuğum olamaz, senden hiçbir şey olmaz gibi cümleler kurmanın süreci iyileştirmeyeceği unutulmamalıdır.
Öncelikle kişiyi dinlemeli ve yargılamadan anlamaya çalışmak gerekir. İçinde bulunulan zor durumla doğru şekilde başa çıkma yöntemlerini öğrenmek için uzmanlardan destek alınması faydalı olacaktır.
Madde kullanımını önlemek için; çocuk ile gençlere uyuşturucu maddelerin zararlı etkileri ve bağımlılık konusunda yaşlarına uygun doğru bilgilendirmeler yapma, aile sistemi içinde güçlü ve pozitif bağlar inşa etme, ailelerin çocuklarının arkadaş olduğu kişilerden ve sosyalleştikleri ortamlardan haberdar olması, açık, anlaşılır kurallar koyma ve kurallara uyma konusunda tüm aile üyelerinin hassasiyet göstermesi gerekir. Aileler, okul idaresi ve öğretmenler, okul aile birlikleri, sivil toplum kuruluşları, yazılı ve görsel basın, emniyet, jandarma, istihbarat birimleri konunun önemine binaen daha duyarlı olmalı ve bütüncül gözle takip etmelilerdir.
İyileşmenin gerçekleşmesi için kişinin tedavi olmayı istemesi ve kendini tedaviye hazır hissetmesi en önemli aşamadır. Bu süreçte yakınlarının bağımlı kişiyle sağlıklı bir iletişim içinde olması; bağımlı kişinin de yaşadıklarını yakınlarıyla paylaşması önemlidir. Ailelerin kaybettikleri çocuklarını geri kazanmanın çok zor olduğunu bilerek, çocuklarını arkadaş çevresini, sosyal aktivitelerini günü gününe takip etmeli, şüpheli durumlarda isthbarat birimlerine bildirmelidirler. İstihbarat birimlerine bildirdiklerinde kimlikleri gizli kalacaktır. 112-156- internet ihbar birimleri bu alanda sizlere yardımcı olur.
Tedavi, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişkenlik göstermektedir. Madde kullanım bozukluğu konusunda risk faktörlerini gözden geçirmek gerekirse, psikolojik sorunları olan ya da herhangi bir madde bağımlılığı bulunan aileye sahip çocukların daha fazla risk altında olması muhtemeldir, aile-çocuk bağlanmasının güvensiz olması ve ilgi eksikliği, özellikle sevgi eksikliği, sınıfta aşırı utangaçlık ya da şiddet içeren davranışlar, aile içi kuralların açık olmaması ve belirlenmiş kurallara aile üyelerinin uymaması, okul başarısında düşüş ve çevresel faktörler sıralanabilir.
Toplumda bağımlılık yapıcı maddelerin kullanılmasını ve yayılmasını önleme çalışmaları, bu maddelerin yarattığı bireysel ve toplumsal sorunları en aza indirmek ve toplumda sağlıklı davranışların gelişmesini sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Madde kullanımının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle, ülkenin sağlık harcamaları artmaktadır. Her türlü önleme programı maliyetinin, tedavi maliyetinden daha düşük olduğu gözlenmiştir.
Geleceğimizi işlevsiz hale getirmek için gençlerimizi hedef alan bu durumla mücadelede ilgili ilgisiz herkesin katkı sunmasını tavsiye ederim. Burada anne - baba olarak, sağlık çalışanları olarak, öğretmen olarak, devlet idari kalemleri olarak her birimize ayrı ayrı büyük görevler düşmektedir. İyi bir gelecek, iyi bir Türkiye, eğitimli gençlik için mücadele etmeli ve üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Haberlerde gördüğümüz çok küçük yaşlarda, çok ucuza alabildikleri maddelerle hayatı kararanlar için, önemsediğim bu konuyu yazmayı görev bildim. Eğer mücadeleyi kaybedersek ülkemizi kaybederiz. Yavrularımız büyük bir tehlike, ucuz bir pazar içindedir. Duyarlı olmalıyız, her kanaldan bu sorunu yok etmeye çalışmalı, milletimizin hak ettiği huzuru yakalaması için birlikte hareket etmeliyiz.

