
51 yıl önce “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı, bir milletin varlık-yokluk mücadelesinin şifresiydi. Bugün aynı mesaj hâlâ masanın üstünde duruyor.
1974’ten 2025’e uzanan parola
Sene 1974… Dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in ağzından, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e ulaştırılan o parola, “Ayşe tatile çıksın”, bir milletin hafızasına kazındı. Bu söz, kimileri için bir zaferin, kimileri için bir kurtuluşun; bazıları içinse kaybettiklerinin sembolü oldu.
20 Temmuz sabahı başlayan Barış Harekâtı, tarihin en kritik dönemeçlerinden biriydi. “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlayan ikinci aşama, sadece askeri bir harekâtın değil, bir milletin irade beyanının şifrelenmiş haliydi.
Bugünün dengeleri
Bugün, 51 yıl sonra, Kıbrıs hâlâ Doğu Akdeniz’in en tartışmalı satranç tahtası. Dün Cenevre masasında “geri çekilin” diyenler, bugün Doğu Akdeniz’de yeni dengeler kurmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz gün İsrail’den Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne teslim edilen Barak MX hava savunma sistemleri, işte bu tarihî mirasın gölgesinde gündeme oturdu. Radarları ve füzeleriyle Ada’ya konuşlanan bu sistem, yalnızca GKRY’nin savunmasını değil, bölgedeki askeri dengeleri de yeniden tanımlıyor.
Tam da bu noktada, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şu sözleri dikkat çekiyor:
“Kıbrıs’ta tek bir Türk askeri hedef alınırsa 10 bin asker sahaya iner. Kıbrıslı Türkler yalnız değildir. Arkamızda 85 milyon Türk var ve sadece 40 mil uzaktalar.”
Kanlı Noel’den bugüne
Bizde Cengiz Topeller bitmez… Ama bazılarında Vatan Bayrağı’na uzanmak için direğe tırmananlar ve o direkten indirilenler biter. İşte fark tam da burada.
Unutulmamalıdır ki, bu milletin çocukları, EOKA militanlarının ve Rum çetelerinin 1963’te başlattığı Kanlı Noel katliamında şehit edilenleri, 11 yıl süren zulmü ve 1974’e kadar yaşanan katliamları asla unutmadı.
Hafızalara kazınan acılardan bazıları:
21 Aralık 1963 – Lefkoşa: EOKA tarafından Zeki Halil ve Cemaliye Emirali şehit edildi.
23 Aralık 1963 – Ayvasıl Köyü: Esir alınan 21 Türk topluca katledildi.
24 Aralık 1963 – Kumsal Katliamı: Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi, Hakan banyo küvetinde öldürüldü.
1964 – Erenköy Direnişi: Öğrenci ve gönüllüler direndi, Yüzbaşı Cengiz Topel işkenceyle şehit edildi.
15 Kasım 1967 – Geçitkale ve Boğaziçi Katliamı: 20’den fazla Türk köylüsü öldürüldü.
Bu isimler ve bu acılar, tarihin satır aralarında kaybolmadı. Bugün hâlâ hafızalarda yaşıyor.
Taştık, kaya olduk
O yıllarda Türkiye sadece ekonomik olarak bir dar boğazda değildi; askeri araç, teçhizat ve donanım eksikliği içerisindeydi, üstelik dışa bağımlılığı yüksekti.
Ama bugün şartlar çok değişti. Savunma sanayimiz bambaşka bir noktada. Teknoloji, güç ve yetkinlik açısından eskisine kıyasla büyük bir Türkiye var.
Eskiden “taştık”… Şimdi “kaya” olduk. Taş nasıl ki Yavru Vatan üzerinde hak iddia edenlerin boğazında kaldıysa, şimdi düşünün kaya’yı: Hiç yutamazlar.
Son söz
1974’te Ayşe’yi “tatile çıkararak” verilen mesaj neyse, bugün de Tatar’ın çıkışı aynı ruhtan besleniyor: caydırıcılık ve kararlılık.
Şimdi soralım: Ada’ya modern füzeler mi, yoksa 51 yıl önceki gibi milletin iradesi mi yön verecek?
Cevap nettir: 51 yıl sonra tekrar Ayşe’yi tatile çıkarmayın. Çünkü o tatil, bir milletin varlık-yokluk meselesinin şifresiydi. Bugün aynı şifre, bir kez daha masanın üstünde duruyor.
Kıbrıs’ta toprağa düşen tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum...

