
Hamas’ın Aksa Tufanı’nı başlatmasından bu tarafa, bir kez daha gündemimizin ilk sırasına yerleşen Kudüs ve Mescid-i Aksa, İslam dünyası için hem tarihsel hem de dini açıdan büyük bir öneme sahiptir.
İslam'ın üçüncü en kutsal şehri olan Kudüs; Hazreti Muhammed'in İslam peygamberi olarak gönderilmeden önceki kıssaları ve İslam tarihinin birçok önemli olayını içinde barındırır. Mescid-i Aksa ise İslam'ın üçüncü kutsal mabedi olarak kabul edilir ve İslam'ın ilk kıblesi olarak hizmet etmiştir.
Kudüs, bizim de peygamber olarak kabul ettiğimiz Hazreti İbrahim, Hazreti İshak ve Hazreti Yakub'un kutsal şehri olarak da bilinir.
İslam öncesinde Yahudi ve Hristiyan geleneğinde de önemli bir yere sahip olan bu şehir, İslam'ın gelişmesi için kritik bir rol oynamıştır.
Allah’ın resulü, İslam'ın ilk yıllarında Kudüs'ü Miraç olarak bilinen mucizevi bir gece yolculuğunun durağı olarak ziyaret etmiştir. Miraç, İslam inancında büyük bir öneme sahiptir ve Mescid-i Aksa'nın İslam dünyası için kutsal bir mekan olarak kabul edilmesine yol açmıştır.
Mescid-i Aksa, Kudüs'ün en önemli dini yapısıdır ve İslam'ın üçüncü kutsal mabedi olarak kabul edilir. Bu mescit, İslam'ın ilk kıblesi olarak kullanıldığı dönemde Müslümanlar için büyük bir öneme sahipti.
Hazreti Muhammed ve ilk Müslümanlar, önceleri namazlarını Kudüs'e doğru kılardı. Daha sonra Kabe'ye dönme emri geldiğinde, Mescid-i Haram'a yönelinse de Mescid-i Aksa, Müslümanlar için hala büyük bir dini ve sembolik değere sahiptir.
Kudüs ve Mescid-i Aksa, İsrail ve Filistin arasındaki uzun süredir devam eden çatışmanın merkezinde bulunur. Bu bölge, hem Müslümanlar hem de Yahudiler için kutsal olarak kabul edildiği için İsrail-Filistin çatışması derin bir dini ve siyasi boyuta sahiptir.
Müslümanlar için Mescid-i Aksa'nın statüsü önemlidir ve bu konu, İslam dünyasında büyük bir hassasiyetle takip edilir. Bu hassasiyet, Kudüs’te, Gazze’de, Batı Şeria’da ve parça parça edilmiş bir avuç toprakta yaşamını sürdürmek zorunda bırakılan Filistin halkını da gönlümüze yaklaştırıyor.
Ama yetmiyor…
Yazımın başında belirttiğim Aksa Tufanı ve Hamas’ı İsrail’in saldırılarına sebep olarak gösterenlere dönecek olursak, sanki Hamas, o roketleri atmadan önce Gazze’deki Müslümanlar, refah içinde yaşıyordu…
Sanırsın; Yayılmacı bir politika izlemekten asla vazgeçmeyen Siyonistler, Filistinli komşularını baklava börekle besliyordu…
Her ne kadar, başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere masum sivillerin zarar görmesini kabul etmek mümkün olmasa da rüzgar ekenin fırtına biçeceğini de unutmamak gerekiyor.
Rahmetli Erbakan’ın “Sekiz milyonluk İsrail için bir buçuk milyar Müslüman ebabil bekliyorsa, ebabiller gelse İsrail'i değil bizi taşlar” diyerek yaptığı uyarıyı da bugünlerde bir kez daha hatırlamakta fayda var.
Bu vesileyle Gazze’de hayatını kaybeden Müslümanlara rahmet dilediğim Allah, bir taraftan İsrail’in yoğun saldırıları altında yaşam savaşı verirken, diğer taraftan ‘Özgür Filistin’ için çaba sarf edip, Kudüs’ü başkent olarak ayakta tutmaya çalışanların yardımcısı olsun.
Sırrın sahibine emanet olun…