
Her yıl 19 Mayıs geldiğinde ülke genelinde aynı heyecan, aynı coşku yaşanır. Ancak bu yıl, 19 Mayıs 2025’in ardından geriye dönüp baktığımızda, bu özel günün sadece bir resmi tatilden çok daha fazlası olduğunu bir kez daha hatırladık. İki gün önce kutladığımız bu bayram, aslında bir milletin yeniden doğuşunun simgesidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919’da Samsun’a ayak basması, sadece bir askeri hareket değil; bir milletin kaderini değiştirecek bir direnişin ilk adımıydı. İşgal altındaki bir vatanın umutsuz halkına cesaret aşılayan bu hamle, Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşledi. O gün başlayan yürüyüş, Cumhuriyet’in kurulmasına kadar uzanan zorlu ama onurlu bir mücadeleyle taçlandı.
Atatürk’ün 19 Mayıs’ı gençliğe armağan etmesi ise başlı başına bir mesajdı: “Bu ülkenin geleceği gençlerin elindedir.” İki gün önce meydanlarda, okullarda yapılan kutlamalarda gördüğümüz gençlik; işte bu sorumluluğun bilincinde olan, kendine güvenen ve ülkesine bağlı bireyler olarak umut verdi.
Ancak sadece törenlerle sınırlı kalmamalı bu kutlamalar. 19 Mayıs’ı anlamak; Atatürk’ün ilkelerine sahip çıkmak, çağdaşlık yolunda ilerlemek ve gençlerimize özgür düşünebilen bireyler olarak yetişme imkânı tanımakla mümkündür. Zira bu bayram, bir geçmişin anısı değil, bir geleceğin teminatıdır.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, sadece geçmişi değil, yarını da düşünüyoruz. Gençliğe verilen bu değer, aslında bir medeniyet inşasının temel taşıdır. 19 Mayıs, bir milletin ayağa kalktığı, karanlıktan aydınlığa yürüdüğü gündür.
Unutmayalım: Her 19 Mayıs, geçmişin mirasını geleceğe taşıyan köprüdür.