
Günümüzde evde evcil hayvan beslemek, sadece bir hobi ya da heves olmaktan çıktı. Birçok insan için sadık bir dost, ailenin bir üyesi haline geldi. Özellikle pandemi süreciyle birlikte yalnızlık hissi artınca, hayvan sahiplenme oranları da yükseldi. Ancak bu noktada üzerinde durulması gereken önemli bir fark var: satın almak mı, sahiplenmek mi?
Pet shop vitrinlerinde cam arkasında sergilenen yavru köpekler, kediler veya egzotik hayvanlar bize sevimli gelebilir. Ama o camların ardında genellikle kötü koşullarda üretilmiş, ticari kaygılarla çoğaltılmış canlılar vardır. Bu hayvanlar çoğu zaman sağlık kontrollerinden geçmez, anneleri sürekli doğuma zorlanır ve yaşam kaliteleri göz ardı edilir. Oysa sokakta, barınakta hayat mücadelesi veren binlerce sahipsiz hayvan var. Tek farkları, bir vitrin arkasında olmamaları.
Sokaktan ya da barınaktan sahiplenilen hayvanlar, çoğu zaman minnettarlıkla dolu olur. Onlara sıcak bir yuva sunduğunuzda, kısa sürede hayatınızın ne kadar değiştiğini fark edersiniz. Bir hayvana ikinci bir şans vermek, sadece onun değil, sizin de ruhunuzu iyileştirir. Barınaktan sahiplenmek, hem bir canı kurtarmak hem de aşırı üretimi teşvik eden sistemin bir parçası olmamak anlamına gelir.
Elbette evde hayvan beslemek sorumluluk ister. Onların da duyguları, ihtiyaçları, hastalıkları vardır. Ancak karşılığında alacağınız sevgi, bağlılık ve sadakat her şeye değer. Çocuklarınızın empati kurma becerilerini geliştirmek, yaşlıların yalnızlığını azaltmak, hayatınıza neşe katmak için bir hayvan sahiplenmeyi düşünün. Ama lütfen satın almayın.
Unutmayalım: Bir hayvanı satın alarak değil, sahiplenerek gerçek bir fark yaratabiliriz. Sevgiyle yaklaşan bir el, bir tas su, bir kap mama ve en önemlisi güvenli bir yuva... Belki de onların tek ihtiyacı bu. Ve bizim de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, içten bir dostluk.