
Akşam, Ali Palabıyık ile yattık. Sabah, Ali Palabıyık ile kalktık.
Onu vermiş, bunu vermemiş...
Lige ayar vermiş...
Daha neler, neler?
İyi de Ali Palabıyık ilk defa mı maçın içine ediyor?
Hayır...
Ali Palabıyık'ın maç yönetim şekline şaşıran var mı?
Olmamalı...
Varsa da kendi kabahati...
Daha önce defalarca yazıp, anlattım.
Hemen her maçtan sonra mikrofonların önüne atlayıp, sallayanlara aldanmayın. Onlar tribünlere oynuyor.
Futbol kulüplerini yönetenler gerçekten istese, sorun bir günde çözülür.
Onların derdi, başka...
Hakemler, işini doğru yaparsa ne konuşacağız?
O zaman, kartvizitinde yönetici yazanların, kulüplerini nasıl yönetemedikleri, nasıl batırdıkları konuşulur...
Sözde transferlerde götürdükleri cukkalar konuşulur...
Teknik adamın, ligin en çok gol atan oyuncusunu hangi akla hizmet kulübede yanında oturttuğu konuşulur...
Sezon öncesi hazırlık döneminde 'Sistem' diye direten antrenörün, daha ilk maçla birlikte geri vites yapıp, haftalarca süren çalışmayı neden çöpe attığı konuşulur...
Beş kuruşluk topçuyla neden 10 liralık sözleşme imzalandığı konuşulur...
Her fırsatta suçladıkları Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu ve dolayısıyla kurulları kimin seçtiği sorulur...
Bunlar konuşulursa da koltuklar sallanır...
Hem de futbol fiilinin geçtiği her cümlenin öznesi, koltuktan düşer.
Bunu kim ister?
Dün olduğu gibi, bugün de kimse istemiyor.
Yarın da istemeyecek...

