
Her orman yandığında, her yeşil siyaha büründüğünde, gazetelerin manşetlerinde veya televizyon haberlerinde atılan klasik başlıktır: Ciğerlerimiz yandı…
Öncesini bilmem de, son 25 yılda yana yana ciğer kalmadı, güzel ülkemde.
Asıl insanın canını acıtansa, yanan yerlerin çok büyük bölümü, paha biçilemeyecek kadar güzel, Allah’ın biz insanlara sunduğu, eşsiz değerde olan yerler.
Doğal yangınlar elbette önlenemiyor belki ama, ya insan eliyle katledilen ormanlara ne demeli?
Eşsiz doğa, deniz, güneş manzaralı ve içerisinde yüzlerce canlıya ev sahipliği yapan ormanları, bilinçsizce katletmeye devam ediyoruz.
Rant uğruna, çıkar uğruna ya da meczuplar eliyle.
Son yıllarda iklim değişiklikleri ile birlikte, çıkan orman yangınları, felaketin de ötesine geçip, on yıllar boyunca oluşan, eşsiz nimetlerimizi adeta yerle yeksan ediyor.
Bizler de televizyon, internet, telefon başında ahkam kesiyoruz.
‘Yok uçak yoktu’, ‘Yok gece görüşü niye yoktu’, ‘Niye geç müdahale edildi’ falan filan..
Ya kardeşim, bu milli servetimiz olan, oksijen kaynağımız, yüzlerce canlıyı barındıran ormanlarımız yanmadan bu ahkamları kessek ya…
Biz niye bu çok sevdiğimiz ormanları ‘Adam gibi koruyamıyoruz’ diye hayıflansak ya.
Çözüm yolları arasak, yangınların en az çıkması için çareler üretsek ya…
Sene olmuş 2022, eğer yangınları söndürmede birilerinin hatası, ihmali varsa, elbette sorumlular gereken hesabı verir, ancak asıl olan yanmadan veya ‘yakmadan’ tedbir almak, önüne geçmek değil mi ?
Su testisi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur, vesselam…

