
Tasavvufta ihlas kulun bütün amellerini Allah için yapması anlamına gelir. Sözlükte anlamı ise “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” mânasındaki hulûs/halâs kökünden türetilmiş olup “bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak, saflaştırmak” olarak tanımlanmıştır.
İslamiyet’te ihlas kavramı çok önemlidir. Bir kulun amellerini dünyalık sebeplerle veya başka kişiler için yapması şirk olarak görülür. Amelleri, ibadetleri sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapmak tavsiye edilmiş olup gerçek mana da sevabı getiren husus olarak da ihlas görülmüştür.
Kulun hakiki manada ihlasa sahip olması için samimi bir niyet gereklidir. “Ameller, niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır” hadisi şerifi bu konuda ne kadar titiz davranmak gerektiğinin ispatıdır. Kulun amellerde ihlas mertebesine ulaşabilmesi ise samimiyet ve sadakat ile bağlantılıdır. Ancak samimi bir kulluk, Allah ve Resulüne sadakatle bağlılık bizi ihlasa ulaştırabilir.
Bu sebeple tasavvufta ihlasa çok önem verilmiştir. Sufiler ihlası zıttı olan riya kavramı ile beraber ele almıştır. Çünkü her kavram zıttı ile anlaşılır olur. İki yüzlülük anlamına gelen riyadan, gösterişten kaçınmak, kurtulmak için nefs terbiyesi yapan sufiler, ameller için sevap ummayı dahi riya olarak isimlendirmiştir. Onlara göre kulu Allaha ulaştıracak amellerde nefse ait bir pay olmamalı ki ihlas yani Allah için kulluk yapabilmek gerçekleşmiş olsun.
Hakka ulaşma yolunda olan sufi Allah’a ulaşıncaya kadar attığı her adıma dikkat etmeli, her adımını Allah’ı düşünerek atmalıdır. Kimsenin kınamasına ya da övmesine aldırış etmeden yoluna bakmalı ve yerinde saymamalıdır. Böylece ihlasa ulaşma yolunda ilerler. Gösterişten uzak sadece bir kul olabilme gayreti ve buna ulaşabilmek zor olduğu gibi bu hal Allah ile kul arasında sırdır. Yaptığımız her şeyden haberdar olan Rabbimiz kalblerimizde olan en gizli düşüncelerimizi dahi bilir. Bundan dolayı başkalarını memnun etmek için değil de Allah’ı memnun etmek için yaşamalıyız.
Devamlı “ben” diyen bir insanın bu benlik sevdasından kurtulmadan yani kendine varlık vermeden hakiki kulluğa ulaşması mümkün değildir. İşte hadisi şerifte nefsle mücadelenin büyük cihad olarak adlandırılması da bundandır. İnsanın kendi ile savaşı çok zordur. Gözle göremediğimiz bir düşmanı alt etmeye çalışıyoruz. Sosyal hayatta dikkatimizi dağıtan bunca şey varken ve dünya meşakketi ile boğuşurken ihlasla kulluk yapabilmek için gayret etmeyi en azından bunun üzüntüsünü yaşamayı kıymetli görüyorum. Allah ümmeti Muhammed’e ihlas ile kulluk yapabilmeyi nasip etsin. Sadece Allah sevgisi ile dolsun kalblerimiz.
Allah’a emanet olun, hayırlı cumalar dilerim.

